Blog

16 Mayıs Ankara Tarım Gıda Hayvancılık Bakanlığı Fuarında Sayın Tarım Bakanımız Mehdi EKER Fuarda Çelebi Bastonlarını Ziyaret Etti.İlgi ve Alakalarından Dolayı Teşekkür Ederiz..

















Devamını oku

Dünyaca ünlü eski milli takım futbolcusu ( TANJU ÇOLAK ) Çelebi Bastonculukta.


Bir etkinlik için Zonguldak'ın Çaycuma ilçesine giden ve bu etkinliğin bitimi dönüşünde Devrek'e uğrayan efsane futbolcu Tanju Çolak babasına ve bir arkadaşına ilçenin sembolü olan Devrek Bastonu satın aldı. 

Ünlü efsane futbolcu Devrek'te bastonun imalatı ile ilk olarak medya kanalıyla Türkiye ve dünya'ya duyuran Çelebi Bastonculuğu ziyaret eden Tanju Çolak, burada bastonun imalatı ve son aşamaya gelişinden itibaren firma yetkilisinden kısa bilgiler aldı. Devrek Bastonunun bu kadar ünlü olduğunu bilmediğini ifade eden Çolak," Gerçekten firma yetkilisinden kısa sürede bastonla ilgili çok geniş bilgiler aldım. Bastonun burada bu kadar ünlü olduğunu bilmiyordum doğrusu çok şaşırdım" diye konuştu. 

Babasına ve bir arkadaşına iki adet baston satın alan ünlü futbolcu," Buraya iyi ki uğramışım bastonla ilgili geniş şekilde bilgi sahibi de oldum"dedi. - ZONGULDAK
Devamını oku

Devrek Bastonları Topkapı Sarayı'nda

Devamını oku

Özal'a Sustalı Baston

Devamını oku

Bush'un Bastonları Hazır

Devamını oku

Devrek'li baston ustası Münteka Çelebi öldü

Devamını oku

Devrek Bastonu Yapımı ve Özellikleri

DEVREK BASTONU’NUN  TARİHÇESİ &
ÖZELLİKLERİ VE YAPILIŞ TEKNİKLERİ
 
TARİHÇE: Devrek bastonu hakkında, en eski yazılı belge  olarak 1833 Kastamonu Salnamesi bulunmuştur. Bu tarihi belgede Devrek’ten Kastamonu’n bir kazası olarak bahsedilir. Devrek’in sosyal ve siyasi yapısından sonra ekonomisini açıklarken, ormanlık olan Devrek ve çevresinde elişi  yapımı sigaralık,sandık ve benzeri ürünlerin yanında kızılcık dalından yapılma ‘’baston’’dan övgü ile bahsetmiş, ve uzun bir geçmişe sahip olduğunu belirmiştir.
Ahşap sanatında kendini geliştirmiş olan Devrek’li zanaatkar ve ustalar sarayın marangozhanesinde görev almaktaydılar. Bunlardan Ali Ziya Efendide Osmanlı İmparatorluğunun Mısır seferinde, Mısır’ın  İngilizler tarafından işgali ile esir düşenler arasında idi. İngiliz asilzade ve subaylarının elindeki bastonları gören ve onların bastonlarında ki sap işlemeciliğine öykünen Ali Ziya Efendi esaret sonrasında Devrek’e gelerek baston çalışmalarında yaşadığı tecrübeden faydalanmıştır.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra ülkenin düştüğü ekonomik darboğaz Devrek Bastonuna da yansımıştır. Ustalar geçimlerini sağlamak amacıyla baston imalatının yanında ek bir uğraş edinmek zorunda kalmışlardı. Zamanla bu ek uğraşlar daha öne çıkmış ve bastonculuk unutulmaya başlamıştır. Öyle ki  baston imalatı ek iş veya ‘’hobi’’ olmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak ta baston ustaları ‘’çırak’’yetiştirememeye başlamışlardır. Böylece el sanatları için gerekli olan çırak kavramı ile ustaların becerilerini gelecek nesillere aktarma geleneği bozulmuş oldu. 1970’li yıllarda asıl işleri erkek berberliği, marangozluk, esnaf ve memur olup ta  emekli olan kişiler baston imalatı yapmak zorunda kalmışlardır. Zorunda kalmışlardır diyoruz, çünkü, baston imalatı geçimlerini sağlayabilecek geliri elde edememekteydiler. Ancak 1980 sonrasında Çelebi Usta Devrek Bastonu imalatına  başlaması ile Devrek Bastonu geçmişten beri yapılan kısır motifleri aşmış,kendine yeni ufuklar belirlemiştir.
Bunun yanında başlatılan   Baston ve Güreş festivali ile önce bölgesel basın daha sonra ulusal basının ilgisi ile dikkatler Devrek Bastonuna çekilmiştir. Böylece Devrek Bastonu eski meşhur günlerine tekrar ulaşmış oldu.
ÖZELLİKLERİ:
 
Bastonluk ağaç kızılcık ağacının dalıdır. Ancak Karabük ilinin Yenice ilçesi ile Bolu ilinin Mengen ilçesi arasındaki 70 km.lik bir orman sınırında yetişen kızılcık ağacı Devrek Bastonu yapımına uygundur. Kasım şubat arası kesilen dallar  en az bir yıl bekletilir. Sırayla düzeltilir ve tornada çekilir.Bu dal da en az üç ay bekletilir. Üç ayın sonunda sap ve (manda boynuzundan yapılma) pabuc takılarak işlenmeye başlanır. İşlemede kullanılan malzemeler törpü, eğe, sistire ve zımpara ile hayal gücüdür.Renk vermede ise kezzap, zift ve toz boya kullanılır. 
İmalat, el işi olduğu için sınırlı sayıda ve her biri  diğerinden farklıdır. Üretilen ürün ne kadar uğraş verilse de diğerinden mutlaka farklılık içerir. Bu gerekçe ile Devrek bastonunun  her biri tek ve ne kadar istense de ikinci bir benzeri yapılamayacak ürünlerdir.
Devrek bastonunu dünyada ünlü eden bastonun üzerinde uygulanan işçilikten kaynaklanır. Dünyanın ve ülkemizin başka bölgelerinde yapılan diğer bastonlar da işçilik uygulaması ancak sapındadır. Biz ise bastonun gövdesini ince bir işçilikle işleyip ona kullanılabilme şansı veriliriz. Devrek bastonunun özelliği gövdesinde işleme kullanılabilmesidir. Bu işleme kesinlikle el işi olması ve dalımızın kızılcık ağacının dalı olmasıdır. Kızılcık ağacı kullanıldığı takdirde zaten torna ile baston yapma şansının olmaması, Devrek bastonunun temel yapı taşının kızılcık dalından yapılmış olmasıdır.
Pabuç kısmında manda boynuzu kullanılmasının sebebi;Ağacın aşınmasının ve kaymayı azaltmaktır. Ayrıca manda boynuzunun steril ve hijyenik bir organ olması ve sokaktaki mikrobu eve taşımaması da bu malzemeyi kullanmakta etkili olmuştur.
      YAPILIŞI:
Sap ve pabucu takılan bastonluk dal yapılmak istenen motife göre törpü ile şekillendirilir. Eğer klasik Devrek Bastonu olan yılanlı baston yapılacaksa; balık sırtı törpü ile yılan yuvası açılır. Akabinde düz törpü ile bastonun alt ve üst kısmında bulunan düz törpü ile düz kesim törpülenir. Bu işlemle sap ve pabucun bastona eşitliği sağlanır.
Törpüleme işleminden  sonra eğe ile motifin ayrıntılarına girilir.
Aynı zamanda törpünün diş izleri temizlenir. Üreticinin yaratmak istediği modelin belirtmekte son adımıdır. Bundan sonraki işlemler sistire ve zımpara ile bastonun temizlenmesidir. Kullanılan zımpara 80 derece ile başlar ve ustasına ve motifine bağlı olarak 600 veya 1000 derece zımparaya kadar ulaşır.
            Zımparadan sonra renk verme işlemine geçilir. Klasik yılanlı bastonda renk vermede boya kullanmayız. Renk verici olarak “KEZZAP” kullanılır. Kezzap kullanmanın tek amacı renk vermek değildir. İkinci bir amacıda bastonda ağaç kurdu oluşmasını engellemektir. Kezzap ile işlenen baston 400 ve 600 derece zımpara ile zımparalanır ve boyahaneye verniklenmeye geçirilir. Verniklenme aşamasında her vernik tabakasından sonra 600 dereceye karşılık gelen bulaşık bezi veya teli ile tellenir. Ta ki son kat  verniklemede mümkün olduğu kadar pürüzsüz bir zemin elde edilinceye kadar.
            İkinci ana model olan sıvama bastonlar ise düz törpü ile törpülenir eğe sistire zımpara aşamasından sonra ziftin eritilmesi ile elde edilen boya bir bez yardımı ile bastona sıvazlama yöntemi ile sürülür. Motifin  ortaya çıkmasında havanın sıcaklığından kişinin en ufak hareketine kadar her şey etkilidir bu yüzden aynı desenden iki adet bulunması olanaksızdır.
            Üçüncü ana modelde ise toz boya kullanılmaktadır.Toz boya ispirto ile eritilir ve bastona sürülür. Daha sonra diş hekimlerinin kullandığı asma motorla resim veya motif yapılır. Daha sonra vernik yapılmaya gönderilir.
            Bütün bastonlar bu üç teknik ile yapılır. En önemli özelliği ağacın özelliğinden dolayı ne kadar ince olursa olsun kullanılmaya müsaittir.Özellikle de bastonlardan ince olanı makbuldür. Bir diğer özellik ise tamamen el imalatı olduğundan dolayı bütün bastonlar birbirinden farklıdır. Kısaca söylersek Devrek bastonu sahibine özel yapılmış bir üründür denebilir. 
            Verniklenme aşamasından sonra baston kullanıma hazırdır. Ancak burada insanın hangi boyda baston kullanacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunun için belirlenen kıstas; baston kullanıcının ayakları ile pareler durumda iken omuzun normal halinde duruşuna göre dirseklerin 15/20 derece bükük olmasını sağlayan uzunluk o kullanıcı için mükemmel boy oranıdır.
                                                                                             
 
 
                                                                                                              DEVREK ÇELEBİ BASTONLARI        
                                                                                                             www.celebibastonlari.com
                                                                                                             www.bastonmarket.com
Devamını oku

aman Gazetesi "Avukatlığı bıraktı,bastoncu oldu"

Avukatlığı bırakıp bastoncu oldu  
Dünyaca ünlü Devrek bastonları, estetiği, zarafeti ve sosyal hayattaki rolü ile bölge insanının önemli bir geçim kaynağı olmaya devam ediyor.
 
Anadolu kültürünü işçiliklerine katan Devrekli ustaların imal ettiği bastonların ünü Türkiye sınırlarını da aştı. İlçede babadan oğula, ustadan çırağa nesiller boyu devam eden bastonculuk sanatı, bugün kariyer sahibi insanlar tarafından bile icra ediliyor. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde yaşayan 44 yaşındaki Rüştü Çelebi  avukatlığı bırakarak baba mesleği bastonculuğu yaşatmaya çalışanlardan sadece birisi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1992 yılında mezun olan Çelebi, staj gördüğü sırada baston ustası babası Münteka Çelebi'yi kaybetmesiyle radikal bir karar almış. Hayalini kurduğu avukatlık mesleğini bir kenara bırakan Çelebi, baba mesleği bastonculuğa yönelmiş. 12 yıldır Devrek bastonları imal eden 2 çocuk babası Rüştü Çelebi'nin 10 yaşındaki oğlu Münteka Algan Çelebi de baston ustası olmak istiyor. Dükkanına gelen yerli ve yabancı turistlerin, duvarda asılı avukatlık diplomasını görünce şaşırdığını belirten Çelebi, "İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olup diplomamı aldığım halde, bastonculuktan kopamadım. Bastonculuğun yok olmasına gönlüm razı olmadı. Adliye koridorlarında koşuşturmaktansa, baba sanatı olan bastonculuğa devam etme kararı aldım. Avukatlıkta para kazanıyordum ama bastonculukta dost kazanıyorum" diye konuştu. Bastonculuğun her geçen gün yok olmasından yakınan baston ustası Çelebi, "Devrek'te 1970'li yıllardan sonra baston ustalığının getirisi giderek düştü. Bunun üzerine birçok baston ustası mesleği bırakmak zorunda kaldı. Bastonculuk sabır ve özveri isteyen bir iş. Çocuklarıma da bu mesleği öğretiyorum. Benden sonra bu işi sürdürmelerini istiyorum" dedi. İlçede bastonculuğu devam ettiren 1 metre 15 santim boyundaki Beyhan Yukarıbaş da boyundan büyük işlere imza atıyor. 1,5 metre boyunda bastonlar üreten Yukarıbaş, 10 yıldır Devrek bastonu imal ediyor. Kadın olmasına rağmen her türlü bastonu yapabildiğini anlatan Yukarıbaş, baston işlemeciliğini kısa sürede öğrenmiş. İş olması halinde günde en az 5 baston yaptığını belirten Yukarıbaş, boyunun kısa olmasının baston işlemeye mani olmadığını, sağlığı elverdiğince Devrek bastonu yapmaya devam edeceğini ifade etti. Ondokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren ilçede yaygınlaşan baston yapımı bölgeye has bir özellik taşımaya başladı. Devrek bastonunun ilk hikayesi ise Devrekli bir askerin İngilizlere esir düşmesiyle başlıyor. İngilizlere esir düşen asker, subayların elinde gördüğü bastonların 'asaletin simgesi' olduğunun farkına varıyor ve memleketine döndüğünde bastonculuğu herkese anlatarak bu işin Devrek'te kök salmasını sağlıyor. Devrek bastonlarının yapımı, bilgi ve becerinin yanı sıra sabır isteyen bir meslek. Baston yapımı için öncelikle esnek bir ağaç olan kızılcık ağacı kesiliyor, aralık ve şubat aylarında suyu çekilen kızılcığın dalları ayıklanıyor. Elde edilen dal parçaları bir yıl bekletiliyor. Ekmek fırınlarında eğrilikleri düzeltilen dallar tornadan geçirilip, bastona verilecek şekil belirleniyor. Ardından testere ile üzerinde yivler açılıp, eğe yardımıyla sistire, zımpara işlemleri yapılan dal, desen ve figürlerin ortaya çıkarılmasıyla ünlü Devrek bastonları olarak ortaya çıkarılıyor.
Murat Onur
02 Mart 2007, Cuma
Devamını oku

Kent haber "Asaletin simgesi baston"

Asaletin simgesi baston

Yüzyıllardır kullanılan ve 'asaletin simgesi' olarak bilinen baston, ülkemizde patentli olarak Zonguldak'ın Devrek ilçesinde yapılıyor. Merhum Münteka Çelebi'nin oğlu Rüştü Çelebi, Devrek'te baston işini profesyonelce sürdüren kişiler arasında yer alıyor. Asıl mesleği avukatlık olan ve "baba mesleğinden kopamadım" diyen Rüştü Çelebi, "Devrek bastonunun fiyatları 19 YTL' den başlayıp, 20 bin YTL'ye kadar çıkıyor.

Türkiye'de başta Kenan Evren, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Erdal İnönü olmak üzere siyaset ve sanat camiasına bastonlar gitmiştir. ABD başkanları George Bush ve Ronald Reagan'a, İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher'a, Rusya eski Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'a, Pakistan'ın merhum Devlet Başkanı Ziya Ül Hak'a, Pakistan'ın eski Başbakanı Butto'ya, KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve KKTC eski Başbakanı Derviş Eroğlu'na hediyelik bastonlar verildi. Hala da dünyanın dört bir tarafına bastonlar gönderiyoruz. Bu da Devrek bastonunun ne kadar önem taşıdığını göstermektedir" dedi.

İHA muhabirinin edindiği bilgilere göre sadece ihtiyarlıkta kullanılan bir dayanak olmayan bastonu (asa), Osmanlı beyleri ve paşaları da bir asalet simgesi olarak kullanıyordu. 1892 tarihini taşıyan Kastamonu salnamesi, Devrek'te Osmanlı döneminde bastonculuğun bir zanaat kolu olarak yaşamış olduğunu kanıtlıyor.

Bilinen ilk baston ustası olan Ali Ziya Efendi, askerliğini yaptığı sırada Mısır'da İngilizlere esir düştü. Esareti sırasında İngilizlerin şemsiyelerini tamir eden Ali Ziya Efendi giderek baston, asa ve pipo yapımına yöneldi. Marangoz olduğu için eli bu işe yatkın olan Ali Ziya Efendi, Devrek'e döndüğünde tüm bilgisini; ruh ve düşünce dünyasıyla birleştirerek ortaya döktü ve birikimini yeni nesillere aktardı.

Böylece ortaya çıkmaya başlayan Devrek bastonu, 1933 yılında Zonguldak'ta düzenlenen tasarruf ve yerli malı haftasında Aziz Salman ustanın bastonlarını sergilemesiyle geniş bir topluluğa hitap edecek biçimde yöre dışına ilk çıkışını yaptı.

1950'li yıllarda İzmir Fuarı'na katılımın sağlanmasıyla tanıtım işi yaygınlaştı. Devrek bastonunun önde gelen ustalarından Münteka Çelebi'inin bastonları kendi ifadesine göre, Topkapı Müzesi'nde sergilenen ender sanat ürünleri arasında yer aldı.

Baston ustaları, Karabük ilinin Yenice ilçesi ile Bolu'nun Mengen ilçesi arasındaki 70 km'lik bir orman sınırında yetişen kızılcık ağacının, Devrek bastonu yapımına uygun olduğunu belirtiyor. İşlemede kullanılan malzemelerin törpü, eğe, sistire ve zımpara ile hayal gücü olduğunu belirten ustalar, renk vermede ise kezzap, zift ve toz boyadan yararlanıldığını kaydediyor.

El işi olduğu için bastonların sınırlı sayıda ve birbirlerinden farklı olduğunu anlatan baston ustaları, "Ürün ne kadar uğraş verilirse verilsin, mutlaka farklılık içerir. Bu nedenle Devrek bastonunun her biri tektir. Ne kadar istense de ikinci bir benzeri yapılmayacak ürünlerdir" diyor. 

 
İHA
Yayın Tarihi : 26 Eylül 2005 Pazartesi
Güncelleme :23 Ekim 2005 Pazar 19:11
Devamını oku

Turkish Daily News "Walking sticks and works of art"

 
TDN-ee, Features Section ,November 20, 2000 20 November 2000, Copyright © Turkish Daily News

 

  • Walking sticks and works of art
  • 'Celibi Bastonlari' walking sticks are not just sticks but works of art, with some individual sticks taking a month or more to make. There are more than 20 master craftsmen and over 100 apprentices practicing the art of stick making at Devrek. The workshop of Celibi Bastonlari contains five people, three 'usta' master craftsmen and two 'Cirak' apprentices, who between them can produce 35 plain sticks a month depending upon the particular design and the degree of decoration
  • Is a walking stick a useful thing to have? It is, and it can also be a symbol, an instrument to point with and to pry apart bramble thickets, a mannerism, a instrument for self defense against dogs and other vermin as well as, an aid to the hillwalker, traveller, the elderly, the blind and the infirm

     


    Walking sticks and works of art

  • 'Celibi Bastonlari' walking sticks are not just sticks but works of art, with some individual sticks taking a month or more to make. There are more than 20 master craftsmen and over 100 apprentices practicing the art of stick making at Devrek. The workshop of Celibi Bastonlari contains five people, three 'usta' master craftsmen and two 'Cirak' apprentices, who between them can produce 35 plain sticks a month depending upon the particular design and the degree of decoration
  • Is a walking stick a useful thing to have? It is, and it can also be a symbol, an instrument to point with and to pry apart bramble thickets, a mannerism, a instrument for self defense against dogs and other vermin as well as, an aid to the hillwalker, traveller, the elderly, the blind and the infirm
    T.M.P.Duggan

    Antalya - Turkish Daily News

    "Not just for the elderly but the accessory for today's well groomed person." These are the words used by master craftsman Rustu Celibi to describe the walking sticks made in his workshop at Devrek, 50 kilometers south of Zonguldak on the Black Sea coast.

    Oscar Wilde, Phillip II of Spain, Sultan Caliph Abdulhamit II, Beau Brummel, King George V, James Abbott McNeil Whistler, Kaiser Wilhelm II, Winston Churchill, Charlie Chaplin, Sir Alfred Munnings former President of the Royal Academy, William Wordsworth and Ataturk, just to name a few, thought the same. Is a walking stick a useful thing to have? It is, and it can also be a symbol, a instrument to point with and to prise apart bramble thickets, a mannerism, an instrument for self defense against dogs and other vermin as well as an aid to the hillwalker, traveller, the elderly, the blind and the infirm.

    Workshops and the wood

    "Celebi Bastonlari," Celebi walking sticks are not just sticks but works of art with some individual sticks taking a month and more to make. There are more than 20 master craftsmen and over 100 cirak (apprentices) practicing the art of stick making at Devrek. The workshop of Celebi Bastonlari contains five people: three "usta" master craftsmen and two "cirak" apprentices, who between them can produce 35 plain sticks a month. Although, depending upon the particular design and the degree of decoration, the more elaborate walking sticks take much longer. All five people are involved in the production process of each stick. Wood from the Cornel cherry tree (Lat. Cornus Mas) "Kizilcik", which grows up to five meters tall, is used to make each stick. The wood to make the stem is cut from the straightest branches in November till January when the sap is low, and then left to season for three years. This time prevents the stick from warping after it has been carved and decorated and also lightens the weight of the stick.

    In Turkey there is a traditional saying that describes the strength of a Cornel (Kizilcik) stick: "Yaramaz insani kizilcik sopayla doveceksin" (The troublemaker should be beaten with a Cornel cherry stick). Although Cornel cherry grows in other parts of Turkey, the trees that grow around Devrek are ideal for walking sticks, due to the vagaries of the climate particularly rainfall, altitude and soil. Because of these factors, Devrek has been the source of the material for making walking sticks since the time of the Ottoman sultanate. A stick is divided into three sections: handle, stem and tip. The apprentices carry out the basic work trimming and turning the seasoned Cornel branch so that most of the excess wood is removed from the stem, this task depends on the thickness or thinness desired for the stem of the finished stick.

    Handle, stem and tip

    The next step is to turn both ends of the stick to form a thinner section (waist) at each end, to receive the handle of the stick and the tip. The ends of the stick are glued and then slotted into the sleeves cut in the handle and tip so that the surface of the stick is level. The handles are made from Mese (Oak), Akgurgen (Hornbeam), from the tip of a Manda boynuz (water buffalo horn) or from bone. The handles range from the plain and T-shaped to handles carved in the shape of horse, eagle, wolf, snake and lion heads, and knob-shaped handles. Other forms of handles are carved on demand, such as three headed handles, thought to be used by the Prophet Moses. The water buffalo horns are sold by the kilo when the local herds are slaughtered. The tip of the stick is always made of water buffalo horn.

    Styles of decoration

    The wooden handle and other parts of the stick are then painted with nitric acid. The area is then flamed for a few moments by a blow torch. This process darkens the wood. Then the master craftsmen begin to decorate the stem of the stick. The difference between a cheap stick and a costly stick is not that the materials used are sustantially more expensive, but because of the ammount of time it takes for a master craftsman to fully decorate a stick as a work of art. The same seasoned cornel wood, buffalo horn for the tip and oak for the handle are used to produce a stick that costs TL 10 million or one that costs TL 50 million, or the superbly decorated stick that costs TL 80 million or more. The types of walking stick produced by Rustu Celebi's workshop conform to Henry Glassie's classification of three styles to be found in Turkish traditional art: Sade (plain), Canli (colorful) and Ciddi (masterly).

    The decoration of the stem is carried out in a number of ways and on some sticks all these different methods are used to decorate various registers of the same stick. One process has been outlined above, the use of nitric acid to color areas of the stick; another involves the use of "Zift," a bitumen paint, applied to the stems of plain sticks to create an "ebru" or marbled paper -- which appear in the shades of brown and cream. Another is the application of a black paint made from a proprietory powder. When this paint is dry, an "oyma sablon" or template design, drawn or photocopied on paper, is stuck to the area to receive the decoration.

    The design on the paper forms the model and through this paper the master cuts with a drill and a series of drill bits, following the outline design and then cutting through the void areas of the pattern, following through the black paint to expose the white wood beneath. After the paper is removed the black areas of design contrast with the void areas of exposed white cornel wood. The whole stick, however decorated, is then sunk in Gila varnish and left to dry. Each walking stick carries the place of manufacture, Devrek, the workshop's name, Rustu Celibi and also the name of the purchaser of the stick if this is desired. The words are are made by drilling through the black paint or are written with an electric glowing red-hot point which burns the name into the stick. The same instrument is used to outline the scales of the snake skin which is a feature of many of the carved sticks produced by this workshop.

    Other sticks carry snakes carved twisting around the stem. The snakes are made by applying sticky tape in a series of curls around the stem of the stick and this tape is used as a template for the outline of a snake. Along the edges of the tape a cut is made and then the tape is removed. The cut is then widenened by the use of four different grades of wood file to form a groove on either side of the rounded body of the snake. After the filing, a flat steel edge is used to scrape the surface of the wood and finally the craftsman uses two differant grades of sandpaper. Areas of the stick and handle are treated with nitric acid, the scales are added to the snake's skin by the electrically heated point and then the stick is varnished. Other sticks are painted black and have carved cobra skins in relief around their stems. These raised cobra skins are decorated with mother of pearl scales each of which is surrounded by twisted copper wire made to look like gold.

    One walking stick, called an "Ozel fantazi" would turn heads at any opera house in the world. The upper part of the stick has been decorated with four diffent types of snake skin, some inlaid with mother of pearl, others carved with detailed scales made with the burning point. The grip on the stem is made of carved diamonds forming a white wood band while much of the rest of the stick is black. The lower part of the stem is decorated with a stem, leaves and series of open convolvulus flowers made from mother of pearl and twisted wire set into the surface of the stick to form a smooth rich reflective passage. Below this is a series of black interlocking arabesques on the cornel wood background and then the water buffalo tip. This stick, a "Ozel" or individual fantasy sells for TL 78 million.

    Why walking sticks with snakes?

    The master craftsman Ersin Sahin, who works in Rustu Celibi's workshop, kindly showed me the various processes used in the art of stick making as he sat at his "Tezgah", a wooden work bench. With a few relatively simple tools and quality materials and with the eye of the craft he created another stick. The reason snakes are used, Sahin says, is because they symbolize the wand or Caduceus carried by a Greek or Roman herald and also by Hermes-Mercury, the messenger to the Gods, which today is used as the international symbol for doctors. Ironically, Rustu Celibi is a doctor. In a way, the snake motif can be thought of to ward off danger from the bearer of the stick, like the wand serving as Hermes's safe conduct pass. These walking sticks with snakes also serve to remind of the Koran Sura 28 verse 29, "Moses, I an God, Lord of the Universe. Throw down your staff." And when he saw it writhing like a serpent, he turned his back and fled, running on and on." Ersin Usta was a "Cirak" apprentice for two years and at the end of this period he produced his masterpiece, that piece of work that shows the apprentice is now a master craftsman, which was a walking stick that carries the snake motif. For the last nine years he has been making walking sticks.

    The prices of the walking sticks produced by Rustu Celibi's workshop range from TL 4 million for a carved miniature stick, TL 9.75 million for a "Sivama" which is covered with a "Zift" finish (Sivama meaning laid like plaster), TL 13.4 million for a "Yilan" or stick carrying carved snakes, TL 18.3 million for an "Oyma" stick, TL 18.3 million for a "Burma" or "twisting" walking stick, a "Kobra" at TL 45. million with mother of pearl scales on the cobra skins carved on the black stem of the stick and finally the "Ozel Fantazi" sticks with a combination of several types of decoration on the same stick. Prices for this type of walking stick begins at TL 66.95 million and reach TL 200 million for some of these made to order walking sticks.

    Rustu Celibi, Devrek Bastoncusu, Cumhuriyet Alani Yemicami Yani No:17/B 67600 Devrek. 
    Tel. (0372) 5563121 - 5561054 - 5561078. 
    Fax (0-372) 5568042


    More Feature News 1 2 3 4 

    Headlines |||||| Weather Forecast in Turkey 
    Economic Indicators-Stock Market

     

    Back to first page of this issue

     

     

    Back to Turkish Daily News Online Home PageFor comments and suggestions please send your e-mail messages to

Devamını oku

avrasya haber ajansı "Devrek Bastonu, el işçiliğinin dünyada tek örneği"

 
Bülent Ulutaş
ulutasbulent@gmail.com
 
Devrek Bastonu, el işçiliğinin dünyada tek örneği




Devrek bastonu, esneme kabiliyetine sahip, kırılmaya dayanıklı kızılcık ağacının dalından yapılıyor. Bastonların hepsinin altına manda boynuzundan alt koruyucu takılıyor. Çünkü manda boynuzunun uç bölümünün özelliği steril bir organ olduğundan dolayı mikrop taşımıyor. Üretim tamamen elişi olduğu için aynı bastondan iki adet bulma şansı olmuyor. 
Bastonların üzerinde birbirinden farklı motifler el ile işlenerek, olabildiğince inceltildiği halde ihtiyaç sahipleri tarafından rahatça kullanılabilme özelliğine sahip. Tamamen spontane bir çalışma olduğu için bütün ürünler birbirinden farklı. Devrek bastonunun bir başka özelliği makine kullanılmıyor veya kullanılan makine tamamen el ile yönlendiriliyor. Devrek bastoncuları klasik çalışmalarını makineleşmeden sürdürüyor. 

İNCE OLAN BASTON RAĞBETTE

Çelebi Bastonları’nın üreticisi Rüştü Çelebi, Devrek Bastonunun dünyada el işçiliği ile yapılan ve inceltilerek kullanılan tek örneği olduğunu söylüyor.
İnce bastonların daha fazla rağbet gördüğünü de sözlerine ekleyen Çelebi’nin Devrek bastonunun diğer özellikleri hakkındaki açıklamaları şöyle:
“Bastonda malzeme kalınlaştıkça ağırlık artacağı için ince bastonlar daha kabul görüyor. Baston her adımda belirli bir esneme ile eğiliyor ve daha sonra insanın her ileri adımında kolaylık sağlamasına olanak veriyor. Bu da insanın yürüyüşte daha az efor sarf etmesini sağlıyor. Kızılcık, sadece Devrek Bastonu için değeri olan bir materyal. Baston için kullanılan hammadde olan kızılcık dalının baston üretimi dışında hiçbir ekonomik değeri yok. Ağaç gövdesi çalı olduğu için mobilya veya doğrama sektöründe kullanılmıyor. Enerji olarak kalori değerinin düşük olmasından dolayı yakacak olarak da işe yaramıyor. Ayrıca kızılcık meyve ağacı olduğu için her yıl budanması gerekiyor. Öte yandan kızılcık ağacının çürümesi zor ve geç olduğu için, orman içinde tutulması kirlilik yarattığından dolayı orman dışına atılması zorunluluğu var.”

DEVREK BASTONUNUN EMSALİ YOK

Yöresel özellik taşıyan ürünün başka bir yerde üretimi yok. Devrek Bastonu yalnız Devrek’e aittir. Üretimde kullanılan teknikten, üzerine uygulanan motife, hammaddeden üzerine eklenen her türlü katkıya ve renklendirmeye kadar yörenin özellikleri bölgenin gelenekselleşmiş ifadeleridir. Bu nedenden dolayı ürünün Türkiye’de başka bir emsali yok. Ancak benzeri yapılmaya çalışılan, taklitleri mevcut olmasına rağmen basit ayrıntılar taklitçiler tarafından uygulanmadığından fark ortaya çıkıyor.
Çelebi’nin açıklamalarına göre, kızılcık ağacının dalları kasım ve şubat arasında kesiliyor. Havadar bir yerde en az bir yıl bekletiliyor. Bir yılın sonunda atölyede esnetilerek işleniyor. Üç aydan sonra sap ve kemiği takılarak işleme başlanıyor. Klasik Devrek bastonu olan yılanlı baston yapılmak istenirse balıksırtı törpü ile yılan yuvası açılıyor. Törpüden sonra motifi belirginleştirmek ve törpünün diş izini gidermek için eğe kullanılıyor. Eğeden sonra sistre dediğimiz bir çelik parçası ile eğenin diş izi temizleniyor, zımparalanıyor, daha sonra sıra renk vermeye geliyor. Renklendirmeden sonra yılan pullarını açmak için 220 volt elektriği 22, 28, 60 volta indirgeyen (bu indirgeme telin kızarmasını değiştirir. Böylece yılan yakılarında farklı renk ve koyuluk elde edilir) bir düzengeçle işleniyor. Bazen bu yılan pulları toz boya ile boyanarak genelde diş teknisyenlerinin kullandığı asma motorla oyularak da yapılabiliyor. Yılan pulları da işlendikten sonra 400 ve 600 derece zımpara ile zımparalanarak vernikleniyor. 
Vernikleme Devrek Bastonlarına özgü olan, üssü açık ve yaklaşık bir metre boyunda 6cm çapındaki bir boru içine konulan vernik ile yapılıyor. Her verniklemeden sonra 600 derece zımpara ile zımparalanarak vernik pürüzleri gideriliyor. 
Çelebi “Devrek Bastonunun taklidi yapılamaz” diyerek son noktayı koyuyor.
“Yapılabilmesi için yeterli bilgi, yeterli kültür ve inanca sahip olmak gerekiyor. İşlenmesi oldukça zor ve meşakattli bir uğraş isteyen ürün ile ilgili kültürü almak çok önemli. Devrekliler bu kültüre ve inanca sahip olan kişiye de zaten bastonlarını öğretmekten kaçmıyor.” 

ÜRETİMİN YÜZDE 25’İ DIŞARIYA

Çelebi, direkt olarak ihracat olmamasına karşın imal edilen Devrek Bastonunun yüzde 25’inin ülke dışına çıktığını hatırlatarak görüşlerini şöyle açıklıyor: 
“Tanıtımda ve nakliyedeki sorunları aşabilirsek bu oran belki yüzde 50-60 düzeyine çıkartılabilir. Şu ana kadar en azından atölyem ve şahsım adına konuşursam bana gelen teklifler üretimini karşılama şansım olmayacak miktarda yani binlerce konuşulan rakamlarda ifade ediliyor. Oysa ürünlerimiz seri imalat olarak değil butik çalışma şeklinde ifade edebileceğimiz ürünlerden. Bu yüzden ihracat kavramında doğrudan ihracattan öte yurt dışına yapılan dolaylı satışlardan bahsedebiliriz. Şu ana kadar gelen talepler genelde Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya, Kanada ve ABD olarak yoğunlaşmış bulunuyor. Fakat ürünlerimizin yurt dışına açılımı ancak bastonumuzun daha iyi tanıtımı ile gerçekleşebilecek. Olayın şaşılacak tarafı yurt dışından gelen turistlerin bastonumuzu bizden daha iyi tanımaları. Hatta anlatım anında benim unuttuğum ve üşendiğim konuları özellikle sorduklarına çok şahit olmuşumdur.”

EL SANATLARI YETERİNCE DEĞER BULMUYOR

Ürünlerimizin değerlendirilmesi bizim için en zor konulardan biri. Çünkü arzın talebi karşılamadığı yani üretimin elinde stoklu çalışma olanağı olmadığı nadir iş kollarından biridir. Üreticilerimizin, ortaya çıkartmış olduğu ürünleri daha rafa koyamadan satmak durumunda olduğu zamanlar da vardır.
Ancak bizim gibi gelişmemiş veya azgelişmiş ülkelerde el sanatları yeterince değer bulamaz. Bundan dolayı bizim ürünlerimizi değerlendirmemizdeki en büyük sorun üretimimizin gerçek değerini elde edemememizdir. Oysa bu gün Avrupa’da el yapımı her ürün fabrikasyon üretimden oldukça yüksek bedel ile alıcı bulabilir.

Devamını oku

Milli Gazete "Avukat olmak yerine bastonculuğu seçti "

Avukat olmak yerine bastonculuğu seçti 

ZONGULDAK 
Dünyaca ünlü Devrek bastonlarını üreten Zonguldak'ın Devrek ilçesinde baston ustalığı yapan 43 yaşındaki Rüştü Çelebi'nin bastonculuk mesleğini seçmesi sıra dışı bir özellik taşıyor. İki çocuk babası Çelebi, avukatlığı bırakıp baston ustalığını seçti. Çelebi, bu tercihini "Avukatlıkta para kazanıyordum ama bastonculukta dost kazanıyorum" sözleriyle özetliyor.
Zonguldak'ın Devrek ilçesinde yaşayan Rüştü Çelebi, avukatlığı bırakarak baba mesleği bastonculuğu yaşatmaya çalışıyor. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1992 yılında mezun olan Çelebi, staj gördüğü sırada babası ünlü baston ustası Münteka Çelebi'yi kaybetti. Bunun üzerine Çelebi, avukatlığı bırakarak baba mesleği olan bastonculuğa başladı.
11 yıldır bastonculuk yapan 2 çocuk sahibi Çelebi'nin 10 yaşındaki oğlu Münteka Algan Çelebi de baston ustası olmak istiyor. Dükkanına gelen yerli ve yabancı turistlerin, duvarda asılı avukatlık diplomasını görünce şaşırdığını belirten Çelebi, "İstanbul üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olup diplomamı aldığım halde, bastonculuktan kopamadım. Bastonculuğun yok olmasına gönlüm razı olmadı" dedi.
Devamını oku

Sabah Gazetesi "20 milyara baston var "

Bastonları dünyaca ünlü ilçemiz Devrek'in ustaları, yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Üstüne her türlü motifin işlendiği bastonlar, gümüş, sedef veya deri gibi malzemelerle kaplandığı gibi futbol takımlarının rengine de boyanabiliyor. İşçiliği ve yapımı hüner isteyen bastonların altından olanı bile var. Devrekli baston ustalarından Rüştü Çelebi, müşterilerin isteğini üzerine takım renklerine göre de baston ürettiklerini belirterek, dünyada ve Türkiye'de, neredeyse bastonlarının hediye edilmediği ünlü kalmadığını ifade etti. Çelebi, bakanlıktan çok sipariş aldıklarını söyleyerek, "Rahmetli Turgut Özal ve Vehbi Koç bizim bastonlarımızı kullanıyordu" dedi. İdeal baston boyunun, bastonu tutarken omuz kalkmadan dirseğin 15 derece açı yapması ile hesaplanacağını söyleyen Çelebi, fiyatların 19 milyondan 20 milyara kadar çıktığını kaydetti.

M.Pınar MERCAN / MERKEZ

Devamını oku

zaman gazetesi "Devrek?e dev bastonlu tanıtım "

Devrek’e dev bastonlu tanıtım 
 

Zonguldak’ın Devrek ilçesinde, baston ustasının 5 metre uzunluğunda yaptığı iki baston, bölgenin tanıtımına katkı için ilçe girişine konuldu.

Genellikle 20 santimetrelik kalınlığa 35-40 yılda ulaşabilen esnek yapılı kızılcık ağacından üretilen bastonlar, Devrekli ustaların işlediği motiflerle adeta sanat eserine dönüşüyor. Halk kültürünün tanıtılmasına yönelik çeşitli projeler üretilen ilçede, belediye başkanlığının talebi doğrultusunda 8 kişilik ekibiyle 5 metre uzunluğunda iki baston yapan Rüştü Çelebi, “yaşamı, yeniden doğuşu ve nesillerin devamlılığını” simgeleyen yılan ve baklava motifi kullandı.

Bastonların malzemelerinin belediye tarafından karşılandığını anlatan Çelebi, çam ağacına motifleri balta ve keserle büyük emek harcayarak işlediklerini söyledi. Devrek bastonunun tanıtılmasının ustaların emeğinin karşılığını daha iyi almasını sağlayacağını anlatan Çelebi, şöyle konuştu: “Bastonlarımızın uzunlukları 70-90 santimetre arasında değişiyor. Bugüne kadar yüzlerce ünlü sanatçı ve devlet adamına armağan edilen bastonlar, sanat ürünü niteliğiyle herkesin gözdesi oldu. Bunun için tanıtım faaliyetlerine destek verilmelidir. Çam ağacından 10 günde hazırladığımız bastonların işçiliğinden ücret almadık. Kültürel mirasımıza sahip çıkmaya ve gelecek kuşaklara aktarmaya devam edeceğiz.”

Belediye Başkanı Özcan Ulupınar da şehirlerarası karayolu kenarına konuşlandırdıkları dev bastonları görenlerin ilçelerine uğradıklarını belirterek, “Tarihî geçmişiyle önemli yerleşim birimlerinden Devrek’in, özellikle baston konusunda daha fazla tanıtımını istiyoruz. Kültürel mirasımızı kitlelere ulaştırmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” dedi. 
 

15.03.2006 
Anadolu Ajansı 
Zonguldak

Devamını oku

Yeni Mesaj Gazetesi "Sanat dediğin, el emeği göz nuru ister "

1892’de Osmanlı Dönemi’nde Zonguldak’ın Devrek ilçesinde zanaat ürünü olarak yapılmaya başlanan bastonlar, geleneksel motifleriyle çok sayıda kişinin ilgisini çekiyor 


Teknoloji ile el emeğinin kıyasıya çekiştiği bir saha da Devrek bastonu. Osmanlı’dan günümüze kadar devam eden bir sanat ürünü olarak bilinen geleneksel bastonlara Zonguldaklı makine mühendisi Şafak Tortu, geliştirdiği makina ile kızılcık ağacına 70 farklı motif işleyebiliyor; ustaların bir günde yapabildikleri figürleri 3 dakikada gerçekleştirebiliyor. 
Baston ustaları ise sanat ürünlerinin ancak el emeğiyle göz nuruyla ortaya konacağını savunuyor.

Bastonların gövdesi kızılcık, sapı ceviz 
1892’de Osmanlı Dönemi’nde Zonguldak’ın Devrek ilçesinde zanaat ürünü olarak yapılmaya başlandığı belirtilen bastonlar, geleneksel motifleriyle çok sayıda kişinin ilgisini çekiyor. Gövdesi kızılcıktan, sapı ceviz ağacından yapılan ve kezzap kullanılarak renklendirilen Devrek bastonlarının, “yaşamın, yeniden doğuşun ve nesillerin sürekliliğini” simgeleyen yılan motifini de işleyebilen makine, 3 bin 500 YTL’ye satılıyor. 

Bastonların yapımı sırasında gövdesindeki işlemelerin fazla zaman aldığını anlatan Tortu, makinesinin ustalara kolaylıklar getirdiğini söyledi. 
Tortu, yılda yaklaşık 8 bin bastonun üretildiği ilçede bu sayının makine sayesinde artabileceğini belirterek, şöyle dedi: 

Sanat ürünleri el emeği ister
Babasından öğrendiği baston üretimini 15 yıldır sürdüren Rüştü Çelebi, kullanılan malzemeye ve işçiliğe göre fiyatları 10 YTL ile 2 bin YTL arasında değişebilen bastonların makineyle yapılmasına karşı olduğunu söyledi. Devrek bastonu denildiğinde herkesin aklına sanat geldiğini anlatan Çelebi, “Bugüne kadar ilçeden yüzlerce ünlü sanatçı ve devlet adamına armağan edilen bastonlar, birer sanat ürünü niteliğiyle herkesin gözdesidir. El emeğiyle sanat ürünü niteliğini kazanan bastonlarımızın makineyle bu değerini yitireceğini tahmin ediyorum” dedi.


Tarih : 2006-03-12

Devamını oku

İTO - İstanbul Ticaret Odası "Risklere rağmen ?niş pazarlar? karlı"

Risklere rağmen “niş pazarlar” karlı 

Piyasa koşullarının, rekabeti her geçen gün kızıştırdığı günümüz koşullarında yeni kavramlarla tanışmaya devam ediyoruz. Halihazırda hayatımızda bir biçimde yer alan ancak göz önünde olmayan bir takım unsurlar kimileri için yeni iş imkanları, bazen de şaşırtıcı büyüklükte kazanç kaynakları yaratıyor.
Genellikle her sanayi kolunda, kendi alanında uzmanlaşmış, pazar nişlerinde hizmet veren firmalar bulunuyor. Bu firmalar, bütün pazarda geniş bir alanda faaliyet göstermek yerine, pazar bölümlerini daha da bölümlendirerek pazar içinde pazar olarak bilinen çok küçük pazar bölümlerini kendilerine hedef pazar olarak seçebiliyorlar.
Tüm sektörlerde ise bu tür boşluklar olabiliyor. Örneğin bankacılık ve finans sektörlerinde kurumsal ve ticari anlamda turizm, gemi inşa ve armatörlük, yurtdışında Türk müteahhitlerin yaptığı projeler, yurt içindeki özelleştirme türü büyük projeler ve sağlık sektörü gelecek vaad eden Türkiye’nin avantajlı alanları olarak düşünülebiliyor. Öte yandan sadece özürlü insanlara veya yaşlılara yönelik giysi üretimi de niş pazar olarak tanımlanabiliyor.  
Özel ve farklı isteklere cevap vermeleri nedeniyle niş pazarlar, yüksek fiyata, buna bağlı olarak karlılığa, sipariş üzerine çalışma olanağı sağladığından finans ve stok maliyetlerinden tasarrufa, uzmanlığın başka mallara ya da alanlara taşınmasına imkan tanıyor.
Niş pazarlar, büyük işletmeler tarafından girmeye değmeyecek kadar küçük bulundukları için, özelliği olan ve bu özellikler konusunda ihtisaslaşmış küçük, esnek işletmeler bu pazarlarda yer alıyor. Örneğin turizm sektöründe, dializ turizmi, sualtı turizmi, ekoturizm, macera turizmi, dağcılık, çiftlik turizmi, yayla turizmi gibi alanlar niş pazarlar olarak hedef alınabiliyor. 
Niş pazarlarda faaliyet gösteren firmaların pazar dilimleri belirli bir zaman içerisinde tamamen yok olma veya tam aksine büyük bir gelişme gösterme olasılıklarıyla karşı karşıyalar. Bu riskleri bilen pek çok firma, tek bir niş pazarda faaliyet göstermek yerine, iki veya daha fazla niş geliştirerek hizmet edebilecekleri pazar alanındaki şanslarını arttırmayı deniyorlar.

Niş pazar nedir?

Genel anlamda mimari bir terim olarak kullanılan ve heykelin duvarda oturduğu oyuğu, boşluğu tanımlamak üzere kullanılan “niş” sözcüğü, ekonomi ve ticarette ise farklı bir anlam içeriyor.
“Niş Pazar” gereksinimleri tam olarak karşılanamayan küçük bir müşteri grubunun isteklerini daha iyi karşılayabilmek için belirlenen çok dar kapsamlı, küçük bir pazar bölümü olarak tanımlanıyor. Niş pazarların oluşumuna genellikle büyük işletmelerin girmeye değer bulmadıkları pazar boşlukları önayak oluyor. Örneğin tekstil sektöründe büyük firmalar, iplik ve kumaş üretimi yapar, kumaşlar konfeksiyona girerek hazır giyim olarak çıkar. Ancak sektörde kullanılabilecek aksesuarlar, fermuar-düğme üretimi bu sektörde faaliyet gösteren hazır giyim ve konfeksiyon firmalarının girmeyi düşünmeyeceği pazarlar olarak kaydedilir. Bu noktadaki boşluklar ise yeni bir tür ürün için hedef pazar olabilir. Niş pazarların bu bağlamda daha önce kimsenin fark etmediği yada fark etse bile girmeye değer bulmadığı pazarlar oluşu ise ilk aşamada rekabetin olmaması nedeniyle “avantaj” olarak dikkat çekiyor. Niş pazarlarda üretilen mallar ve hizmetler herkesin biraz sevdiği mal ve hizmetlerden ayrı olarak az kişinin çok fazla sevdiği, ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetler olarak da tanımlanabiliyor.
 

Niş pazarı kullanan 3 girişimci ve başarılı hikayeleri

Rüştü Çelebi (Devrek Bastonları): Avukatlığa tercih edilen meslek

 

Tarihi Osmanlı İmparatorluğu’na dayanan ancak Cumhuriyetin kurulmasından sonra ekonomik nedenlerle unutulmaya başlanan Devrek Bastonu, 1980 sonrasında Çelebi Usta’nın imalata başlaması ile yeniden gün ışığına çıktı. Baba mesleğini seçerek Devrek bastonlarının imalatını yapan Rüştü Çelebi’nin asıl mesleği avukatlık. Ancak babasının vefatı nedeniyle atölyeyi kapatmakla, kendi mesleğini yapmak arasındaki seçimini kaybolabilecek bir mesleğin yaşaması için kullanmış. Bu meslekteki en önemli sorunun yetişmiş iş gücü olduğunu görerek baston imalatında yaratıcı fikir ortaya atabilecek, yeni bir ürün yaratabilecek bir ekip oluşturmuş. Ürünlerinin tanıtımını yapmak ve daha  geniş kesimlere ulaşmak için el sanatları fuarlarına katılan, çeşitli kuruluşlarla ilişkiye girerek bölgelerine kültür turlarının girmesi için çalışan Çelebi; “Bu turların Devrek’e yönelmesiyle birlikte 6-7 adet olan baston imalathaneleri şu anda 17-18 adet oldu, hatta evde kaçak olarak yapan kişilerle 30’u aştı. Şimdiki aşama ise ihracat. Ancak hepsi bir butik çalışma olan bastonlarımız ihracatta talep bulmalarına karşın, üretimimizi aşan adetler yakın zamana kadar yurt dışına doğrudan satış yapma şansı vermedi. Buna rağmen ürettiğimiz bastonların yaklaşık yüzde 40’ı, bölgemizdeki yurt dışında çalışan işçiler aracılığı ile yurt dışına gidiyor. Bastonlarımızı internet ortamında da yayınlayarak tanıtımımızı yapmaya devam ediyoruz” diyor.
Devamını oku

zaman gazetesi "Avukatlıkta para kazanmak yerine bastonculuk yaparak dost kazandı

Avukatlıkta para kazanmak yerine bastonculuk yaparak dost kazandı 

 

 

 Zonguldak’ın Devrek ilçesinde baston ustalığı yapan 43 yaşındaki Rüştü Çelebi’nin bu mesleği seçmesi sıra dışı bir özellik taşıyor. İki çocuk babası Çelebi, avukatlığı bırakıp baston ustalığını seçti.

Rüştü Çelebi, bu tercihini “Avukatlıkta para kazanıyordum ama bastonculukta dost kazanıyorum.” sözleriyle özetliyor.

Zonguldak’ın Devrek ilçesinde yaşayan Rüştü Çelebi, avukatlığı bırakarak baba mesleği bastonculuğu yaşatmaya çalışıyor. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1992 yılında mezun olan Çelebi, staj gördüğü sırada babası ünlü baston ustası Münteka Çelebi’yi kaybetti. Bunun üzerine Çelebi, avukatlığı bırakarak baba mesleği olan bastonculuğa yöneldi. 11 yıldır bastonculuk yapan 2 çocuk sahibi Çelebi’nin 10 yaşındaki oğlu Münteka Algan Çelebi de baston ustası olmak istiyor. Dükkanına gelen yerli ve yabancı turistlerin, duvarda asılı avukatlık diplomasını görünce şaşırdığını anlatan Çelebi, “İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olup diplomamı aldığım halde, bastonculuktan kopamadım. Bastonculuğun yok olmasına gönlüm razı olmadı. Adliye koridorlarında koşuşturmaktansa, baba sanatı olan bastonculuğa devam etme kararı aldım. Avukatlıkta para kazanıyordum ama bastonculukta dost kazanıyorum.” dedi.

Bastonculuğun her geçen gün yok olmaya yüz tutmasından yakınan baston ustası Çelebi, “Devrek’te 1970’li yıllardan sonra baston ustalığının getirisi her gün daha da azaldı. Bunun üzerine birçok baston ustası mesleği bıraktı. Bastonculuk işi sabır ve özveri isteyen bir iştir. Çocuklarıma da bu mesleği öğretiyorum. Benden sonra bu mesleği sürdürmelerini istiyorum.” diye konuştu. 
 

31.07.2005 
Abdullah Karabacak 
Zonguldak

Devamını oku

Hürriyet Gazetesi


Ali Atıf Bir                                                  14.04.2006

Hürriyet Cuma Eki

Devrek’e yolu düşenler

Nazım Kocamaz’ın yaşadığı olay çok hoşuma gitti. Devrek’e yolu düşenler olursa, kulaklarına küpe olsun diye yorumsuz paylaşıyorum.

"Sevgili Hocam, yazılarınızı zevkle okumaktayım. Başımdan geçen bir olayı sizinle paylaşmak istedim. Bundan iki sene evvel bir Karadeniz gezisinde yolum Devrek’e düştü ve oranın en iyi ustası diye tavsiye ettikleri; Celebi Bastonları isimli atölyeden, şimdilik ihtiyacım olmadığı için en ucuzundan basit bir bastonu hatıra olsun diye aldım. İnternette dolaşırken Celebi Bastonları’nın sitesine tesadüfen girdim, (www.celebibastonlari.com) sitede bulunan bir yazıyı okuyunca aldığım bastonun boyuma oranla uzun olduğunu fark ettim. Elimden ufak tefek iş gelir, buna güvenerek sitenin ziyaretçi defterine bastonu nasıl kısaltacağımı sordum ve inanır mısınız? Cevap vereceklerinden de pek emin değildim. Birkaç gün sonra Celebi Bastonları’ndan gelen mail’de bastonu ne şekilde kısaltacağımı yazmışlar, ayrıca not olarak "en iyi çözüm adresimize kargo yapıp boyunuzu bildirmek suretiyle bize yollamanızdır" diye belirtmişler. Tamir ücreti de talep etmemişler. Böyle bir iş anlayışını her firma uygulasa keşke!"

Devamını oku

Aksiyon dergisi "Devlet Büyüklerine Devrek Dayağı"

Ömer Erturgut - Sayı: 6 - 14.01.1995

 

 

Devlet büyüklerine Devrek dayağı

 

Devrek ismi anılınca ilk akla gelen baston olur. Yıllarca baston imal eden Devrek'in adının bu derece duyulmasında geçen sene vefat eden Münteka Çelebi Usta'nın yeri çok büyük. Kimse inkar etmiyor bunu. Ilerlemiş yaşına rağmen baston işlemeyi sürdüren Keklik Usta, Çelebi atelyesinin demirbaşı.

 

MAHALLI ADI 'DAYAK' OLAN DEVREK BASTONU, BUGÜN DÜNYANIN DÖRT BIR YANINDAKI DEVLET BÜYÜKLERININ ELINI SÜSLÜYOR.

Dört bir tarafı ağaçla bezeli Karadeniz yöresi için orman vazgeçilmez bir nimet. Bu nimete; el emeği, göz nuru ve alınterini katarak tezgahında yoğuran Karadenizli ustalar, nimetin şükrünü böyle eda ettiklerine inanmışlar, Karadeniz’in yeşilin her tonunu taşıyan sık ormanlarından ne şaheserler ortaya çıkarmışlar. 

Ağaç işlemeciliğinin en nadide ve göz kamaştırıcı eserlerini vücuda getiren ustalar kervanının son halkalarından olan Çelebi Usta’nın vefatının üzerinden tam bir sene geçti. Zonguldak’ın kendi halindeki küçük ilçesi Devrek’in adını tüm dünyaya duyuran Münteka Çelebi’nin bıraktığı baston san’atı ise yaşamaya devam ediyor. Unutulmaya yüz tutan san’ata gönül vererek yeniden yeşerten Çelebi Usta’nın vasiyetini yerine getiren evladı, arkadaş ve çırakları da Devrek bastonunun ölmediğini ispatlama mücadelesi veriyorlar şimdi. Klasik yapısına eklenen çeşitli aksesuarlar ile bastona yeni bir çeşni, yeni bir görüntü getiren Çelebi bastonları, yine bir çok insanın elinden düşmüyor. 



DEVREK DENINCE BASTON BASTON DENINCE ÇELEBI

Bastona ‘dayak’, baston yapana da ‘dayakçı’ adını vermiş Devrekli. Öyle biliyor, öyle söylüyor. Baston kelimesi biraz yavan geliyor diline. Dünyaya tanıttığı bastonu o, dayak diye bellemiş samimane. 

Bastonun Devrek’teki tarihi, Yemen Harbi sırasında bir Devrekli’nin Ingilizler’den bu mesleği öğrenmesiyle başlamış. Batı Karadeniz’in dik yamaçlarında yetişen kızılcığı, sabır ve inadıyla yoğuran Devrekli ustalar, bütün dünyaya parmak ısırtacak eserler ortaya koymuşlar senelerce. Bu san’at yüz senede o kadar mesafe katetmiş ki, mesleğin anavatanı sayılan Ingiltere’den gelenler bile, Devrekli ustaların bastonlarını almadan gidemez hale gelmişler. 

Devrek bastonunun bu noktaya gelmesinde, geçtiğimiz sene ocak ayında vefat eden Münteka Çelebi Usta’nın büyük emekleri olmuş. Klasik baston anlayışının dışına çıkan Çelebi Usta’nın, manda boynuzundan yaptığı sap, kemikten ve yine boynuzdan bastonun gövdesine işlediği nakışlar, sedef, gümüş, bakır gibi değişik değerli metal ve taşlarla bezeme işleri bastona ayrı bir hava vermiş. Bir de buna göz nuru eklenince, ortaya bütün insanların hayran olduğu Çelebi bastonları çıkmış. Kızılcık deyneği, Çelebi ustanın elinde san’at olmuş. Merhum ustanın şu sözünü bütün dünya kabullenmiş artık: “Baston, her yerde bastondur. Ancak üzerinde san’at eseri varsa Devrek bastonudur.”

BABA VASIYETI

Devrek’te sadece Çelebi bastonları üretilmiyor. Her biri birbirinden güzel eserler üreten çok sayıda atölye var bu şirin ilçede. Çelebi bastonlarının bu kadar ön plana çıkmasının sebebi, burada yapılan bastonları bütün dünyaya, merhum Çelebi Usta’nın tanıtması.

Önceki senelerde bastonculuk bir çok ailenin geçim kaynağı iken, bugün bu san’atla uğraşanların sayısı 40’a kadar düşmüş. Ancak bu ailelerin de, evlerinin geçimini sağladıkları ikinci bir meslekleri bulunuyor. Baston’dan karın doyurmak çok zor çünkü. Geçen yıl 690 bin lira olan bir kutu tinerin fiyatı 1,5 milyon lirayı bulmuş. En ucuz malzeme ise köylülerin getirdiği kızılcık başta olmak üzere diğer deyneklere verilen para. Babadan oğula geçen bu san’atı iyi gelir getirmediği gerekçesiyle sürdürmek isteyen gençlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. 

Çelebi Usta’nın oğlu Rüştü o gençlerden değil. Hukuk Fakültesi’ni Istanbul’da 1992 yılında bitiren Rüştü, hemen tezgahın başına koşmuş. Babasının vefatından sonra da işi iyice sırtlamış. Mardin’de ağır ceza reisliği yapan ağabeyi de, Rüştü’ye destek vermiş. “Gücüm yettiğince bu iş sürecek” diyor ve ekliyor Rüştü: “Mesleğinin sürmesini istiyordu. Okumam için büyük gayret sarfetti. Okudum. Alacağımı aldım. Şimdi babamın mesleğini sürdürmek amacındayım. Onun vasiyetini böyle yerine getireceğim. Maddi durumumuz iyi olmasına rağmen bastonculuk san’atını sürdüreceğim. Her şey para değildir. Çelebi Usta’nın kültür mirasını haddim olmayarak daha ileriye, daha güzele götürmeye, inancına yakışır bir şekilde yürütmeyi ve yaşatmayı Allah’ın izniyle tercih ediyorum. Babamın imzasını taşıyan Çelebi bastonlarının şanını düşürmemenin çabasını taşıyoruz. Bizden sonraya da iyi ustalar bırakmak için şimdiden kolları sıvadık.” 

Çelebi Usta’nın dükkanın en görünür yerine asarak kendisinden sonra gelen nesillere bıraktığı ve ustasından çırağına herkesin düstur edindiği manidar vasiyeti şöyle:

Oğlum;
Ben çok ağır yükler taşıdım,
Borçtan ağırını bilmedim.
Iyi yemekler yiyip insanlarla hoşça vakitler geçirdim,
Afiyet ve ibadetten güzelini bilmedim.
Nice sıkıntılar çektim,
Muhtaç olmaktan acısını bilmedim.
Dünya güzellerini gördüm,
San’attan daha güzelini bilmedim. 

“BASTON INSANIN AMORTISÖRÜDÜR”

Bu söz merhum Çelebi Usta’ya ait. Ona göre baston, vücudun eğimine uygun olmalı ve gerektiğinde yaylanarak ağır gövdeyi düşürmeden taşıyabilmeli. Devrekli ustaların da ölçüsü bu. Bunun için Devrek bastonu genelde kızılcık ağacından yapılıyor. Uzun lifli oluşu, geniş esneme imkanı tanıyor ve kırılma ihtimalini en aza indiriyor. Bu özellikleri az–çok taşıyan gül, abanoz, karameşe, yabani kiraz gibi ağaçlar da baston yapımında kullanılıyor. 

Çelebi tezgahlarının demirbaşlarından birisi de Keklik Usta. Rüştü Çelebi’nin ‘babamın yadigarı’ diyerek büyük saygı gösterdiği Selahattin Keklik Usta, yıllarca Çelebi Usta’yla aynı tezgahı paylaşmış, Devrek bastonunun mücadelesini birlikte vermişler. Ziyaü’l Hak, Ronald Reegan, George Bush, Hafız Esad, Hüsnü Mübarek, Yaser Arafat, Margaret Thatcher, Helmut Kohl, François Mitterand, Fas Kralı Hasan gibi dünyanın dört bir yanındaki liderlerin elinde tuttuğu bastonlarda, Çelebi Usta ile birlikte Keklik Usta’nın da göz nuru var. Her yıl düzenlenen Devrek Baston ve Kültür Şenliği düzenlenmesi için de birlikte omuz omuza vermişler.

Devamını oku

Hedef Dergisi

YAŞAMA KÜLTÜRÜ
 

 

BİR AĞAÇ DALININ ÖYKÜSÜ

 
Devrek Bastonu
 

 

Yazı ve fotoğraflar
YELDA BALER
yeldabaler@superonline.com

 

Yolum bu kez Karadeniz kıyısında küçük bir ilçeye çevrili… Devrek’e gidiyorum. Babadan oğula, ustadan çırağa geçen bir sanatın festivalini yaşayacağım Devreklilerle birlikte.

 
Güneşin kolları gücünü kaybettiği saatlerde, yemyeşil dağ yollarından geçerek varıyorum Devrek’e. 18. Devrek Baston ve Kültür Festivali’nin coşkusu ve kalabalığı her yerde. Söyleşiler, Sergiler, Konserler… Festival komitesi çalışanları, Belediye çalışanları ve Belediye Başkanı Nadir Saraç hepsi bir yerlerde çalışıyorlar. İlk uğrak yerim baston sergisinin açılışı. Devrekli ustalar en güzel eserlerini sergilemişler. Yabani gül, kayın, akça ağaç ya da kızılcıktan yapılmışları, sapları kemik, boynuz, gümüş ya da ağaçtan olanları, çiçek, burma, yılan, baklava desenlenlileri…
Baston’un tarihi bizi taa Eski Mısır’a kadar götürmektedir. Sonbaharda gündönümü kutlamalarında ya bir baston savaşı ya da baston şenliği düzenlenirmiş. Baston, antik dönemde bilginlerin ve yaşlıların elinde
  resmedilmiş, eski Çin’de yeni yıla girerken kötü ruhları kovmak için

  kullanılmış. Din adamlarının elinde gücü temsil etmiş, Hz.Musa asası ile denizi yarıp açtığı yolda, İsrail oğullanırın geçişini sağlamış, dahası susuz dönemlerde kaynaklardan su çıkarmıştır.
Yüzyıllar boyu Türk topluluklarında da törenlerde tuğ denilen tüylü bir asa kullanılırmış.Yakut Türklerinde Şaman adayların kutsanması törenlerinde adayın eline at kılları ile süslenmiş bir tuğ verilirmiş. Bu asalar yine gücü temsil etmiş. Müslüman Türk Devletlerinde Dürbaş adı verilen saray hizmetlileri altın veya gümüş asalar kullanırlarmış. Osmanlılarda Divanda ve bayram törenlerinde kapıcıbaşılar ellerinde gümüşlü asalarıyla hizmet ederlermiş. Türklerde asayı bırakıp ilk kez baston kullanan kişi II Sultan Mahmut olmuş. II Abdülhamit döneminde ise baston dayanak olmaktan çıkmış, yaşlı ve genç tüm memurlar tarafından şıklık olsun diye kullanılmış.
Devrek, Batı Karadeniz Bölgesinde Safranbolu, Bartın, Ereğli, Bolu ve Gerede’nin arasında, kuzey ve güneyi dağlarla çevrili küçük bir ilçe. Bu bölgede yaşayan en eski topluluk Etiler olmuş. Daha sonra Pontus, Roma, Bizans İmparatorluklarını ve  Anadolu Selçuklularını topraklarında ağırlamış, Devrek. Orhan Bey tarafından da Osmanlı topraklarına katılmış. Bölgenin cografi yapısı koyun şeklini andırdıgı için, bu bölgeye ağzı yayık koyun anlamına gelen Devrek denilmiştir.

Yüzelli yıldan fazla zaman Devrek’te baston yapıldığına dair bilgiler bulunmakta. Bastonun sanat eseri olarak yapılması ve ”Devrek bastonu”olarak ün kazanması, Marangoz Ali Ziya Efendi’nin askerlik yıllarında gittiği Mısır’dan dönmesi ile başlar. Marangoz ustası askerde İngiliz subaylarının ve asillerinin bastonlarını, şemsiyelerini onarmakla görevlendirilmiş. Baston, şemsiye sapı ve pipo yapımını öğrenen Ali Ziya Efendi memleketine dönünce Devrek’te de gerçek anlamda bastonculuk başlamış. Zaman zaman zor dönemler geçiren ve yıllar sonra yok olmaya yüz tutan Devrek bastonculuğunun gelişmesinde adı unutulmayan iki usta daha var. Fehmi Işık ve Münteka Çelebi. Bu işe gönül vererek yaptıkları çalışmalar, kurdukları atelyeler Devrek Bastonlarının varlığını sürdürmesini sağlıyor.
Devrek bastonunun yapımına gelince… Bu işin tekniğini ve inceliklerini öğrenmek içinde Rüştü Çelebi’nin atelyesine gidiyorum. Babası Münteka Çelebi’nin öğütleri ve öğrettiği tekniklerle var gücüyle çalışıyor.

Baston yapımında öncelikle kızılcık olmak üzere akça ağaç, yemişken, ceviz, yabani gül, kayın, çınar, ak gürgen ve tik ağacı kullanılmakta. Ağaçların kesimi genellikle sonbaharda ya da ocak ayında yapılıyor.
 

YAŞAMA KÜLTÜRÜ
 
   
 
temizlenir ve törpülenerek bastonun eğri kısımları tamamen düzeltilir. Bu durumda da yaklaşık bir ay bekleyen dal, yapılacak modele göre törpü yardımıyla şekillendirilir. Zımparalanan yüzeylere oyma bıçakları ve dişçi tornası ile desenler çizilir. Asıl ustalık bastonun sap kısmında gerekiyor. Çınar, ceviz, kemik, boynuz, gümüş, mücevher, sedef  kaplamalı, yuvarlak saplı, hayvan motifli çeşitli saplar
  ustanın bütün becerisini sergilediği çalışmalardan oluşuyor.

 

Bastonların renklendirilme işlemi kezzap ve nikrit asitle gerçekleştirilir. Ağacın üzerine fırça ile sürülen kezzap 5-10 dakika bekledikden sonra aleve tutulunca kahve rengi elde edilir. Nitrik asitteki katkılara göre renk degişir. Renk degişimi yeşilden kahve rengiye kadar uzanır. Bazen renk vermesi için kezzabın içerisine demir, çinko, bakır gibi metal parçalar da atılır. Kezzapla renklendirilen ağaç kazınsa bile kezzabı emdiği için rengi bozulmuyor. Renklendirme işi bitince verniklenen bastonun uçları genellikle manda boynuzundan yapılır. Manda boynuzunun steril olması bastonun da sokaktaki mikrobu eve getirmesini önlüyor.
Bu sanatın varlığını sürdürmesinde Rüştü Çelebi’ye, Oktay Turan’a, Tansel Işık’a, Mürüvvet Okur’a, Birol Demir’e, Hikmet İncirci’ye ve adını bilmediğim diğer ustalara teşekkür edelim.
Devrek’te yaptığım bir güzel şeyden daha bahsetmeden geçemeyeceğim. Olağanüstü lezzetli yemekler yedim. Festival etkinliği olarak yapılan Devrek yemekleri sergisinde Hayatımın en güzel etli yaprak sarmasını ve cevizli eriştesini yedim.
Ne diyeyim. Gidin Devrek’e. Baston yapımını izleyin, baston alın ve mutlaka etli yaprak sarma yiyin.

 Meraklısına 
Çelebi Bastonları 0372 5563121

 
 
Devamını oku

Hürriyet Gazetesi "Sonbaharın Ölümü"

Geçen hafta iç Karadeniz'in rengarenk ormanlarında sonbaharı yolcu ettim.

Kış beyaz örtüsünü örtmeden doğanın rengarenk boyanmasını, ıssız yolları, kış hazırlığındaki ormanları, sakin akan dereleri, yalnız gölleri seyrettim. Tabii her zaman olduğu gibi, yol üstündeki lezzetleri tatmayı da ihmal etmedim.

İnsanlık dışı saldırıların hemen sonrasında, avcı arkadaşım Zeki Alkoçlar telefon etti. ‘Kalk gidiyoruz’ dedi. Yazdan kalma bir gündü. Veya sonbaharın kışa karşı son çırpınışlarını yaşadığı bir gün. Biz yola çıktığımızda tan yeri fuşya rengine boyanmıştı. Pembeli morluklardan yükselen güneş, eflatun bulutların arasından mahmur bakışlarla bize bakıyordu. Havada ısırmayan bir serinlik vardı ve kıvamında bir lodos esiyordu.

Düzce'den Akçakoca'ya dönünce, doğa birdenbire çıldırdı. Ormanlar birkaç renge boyandı. Meşeler kızardı, kavaklar sarardı. Çamlar ise yeşile olan tutkularını sergilemeyi sürdürdüler. Yazlık misafirlerini uğurlayıp kendi başına kalan Akçakoca, biz oraya gittiğimizde sabah mahmuruydu. Akçakoca düzgün, temiz, şirin bir Karadeniz sahil köyü görüntüsü sergiliyordu. Zeki ile birlikte kıyı kıyı yürüdük. Modern çizgilerin hakim olduğu camiyi gezdik. Henüz açılmamış balık lokantalarını inceledik. Yemek vakti gelseydik, bu lokantalardan birinin önüne atılmış bir masada, hamsi yemeden asla Akçakoca'yı terk etmezdim. Bir dahaki sefere yemek üzere hem balıkları hem de ünlü mancarlı (pazılı) pideyi defterime yazdım. 

Antik çağdaki adı Diapolis olan Akçakoca'ya, eski dönemlerden miras bir Ceneviz kalesi kalmıştı. 14. yüzyıla ait yıkık kalenin olduğu tepe parka dönüştürülmüştü. Parktaki patikalarda yürüyüp, kıyıya dik yarlarla inen sahili seyrettim. Karadeniz'in beyaz köpüklü dalgalar bıraktığı tabii plajlardaki, yaz çığlıklarını hayal etmeye çalıştım.

KIYIR KIYIR PİDE

Akçakoca-Alaplı arasında, bir yanına Karadeniz'i diğer yanına rengarenk tepeleri alıp, kıvrıla kıvrıla giden yolda, manzaranın keyfini çıkardım. Karadeniz Ereğli'sinin girişinde önce tersaneler selam sarkıttı. Ardından demir-çelik fabrikası, upuzun bacalarıyla görüntüye girdi. O bacalardan gökyüzüne tırmanan beyaz duman yaşamın belirtisiydi. Sahile doğru inerken içimden, bacaların dumansız kalmamasını diledim.

Karadeniz Ereğlisi, Yunan kolonistler tarafından kurulan Herakleia Pontika antik kentinin yerine kurulmuştu. Dünyanın kendi ekseni etrafında, Merkür ve Venüs gezegenlerinin dünyanın etrafında döndüğünü söyleyen Pontoslu Herakliedes bu kentte doğmuştu. Yükünü bekleyen gemileri rıhtıma emanet edip, mahalle aralarından kıvrıla kıvrıla Cehennem Ağzı mağaralarına gittik. Kapısı demir parmaklıklarla örtülü mağaranın, antik çağdaki adının Hades Mağarası olduğunu okumuştum. O dönemi anlatan kitaplarda yazdığına göre, Herakles, Cehennem Köpeği Kerberos'u almak için yeraltı dünyasına bu mağaradaki tapınaktan gitmişti. 

Aslında aklımda fikrimde Ereğli'nin ünlü 'kıyır pidesi' vardı. Bundan önceki gelişimde bu pidenin tadına bakmış, bir daha da unutamamıştım. Geçmiş dönemlerle işimizi bitirip soluğu, Erdemir Caddesi'ndeki 'Meşhur Pideci'de aldık. Masaya oturmadan önce fırına pide süren Hasan Kuru'ya selam saldık. Hasan usta işi babası Ali Kuru'dan öğrenmişti. Arka kısımdaki masalardan birine oturduk. İki tane birer buçuk söyleyip beklemeye başladık.

Beklerken gözüm duvardaki yazıya ilişti. Her yere giden Evliya Çelebi Ereğli'ye de gelmiş, bizim gibi bu pidenin tadına bakmıştı. Daha sonra 'Seyahatname'sinde bu pideye övgüler düzüp onu tüm Osmanlı'ya tanıtmıştı. Duvardaki levhada aynen şöyle yazıyordu:

EVLİYA ÇELEBİ'DEN

‘Bender-i Ereğli'ye vasıl olduğumuzda öğle vaktiydi ve acıkmıştık. 'Bana herkesin sevdiği bir şeyi yedirin' dedim. Çarşıya gittiğimizde ise duyduğum kokuyla mest oldum. Bir fırıncı esnafının mekanına girdiğimizde, ustanın fırına sürdüğü uzun hamurları evire çevire pişirdiğine ve onları fırından çıkarır çıkarmaz bekleyen müşterilerin önüne koyduğuna şahit oldum. Sabırla bekleyen müşterinin gözlerini kapayıp, ağır ağır yemesi bende ibadet ediyor hissi uyandırdı. Adamın dış alemle irtibatı kesilmişti sanki. Biz de beklemeye başladık. Pidelerimizi beklerken ustanın yardımcılarına da göz attım. Kimi etleri satırlarla ince ince kıyıyor, kimi soğanı ayıklıyor, kimi de bakır lengerlerde bu etleri kavuruyordu. Yanımdaki yarenlerden biri bana bir açıklama yaptı: 'Az bişese mideyü şişürü, çok bişese guru olu, o sebebten ben kıyır olsun dedim. Çıkaru çıkarmaz da yımırtayı dökecek.' Ben de ne diyeyim, pekálá dedim.

Sonunda pidelerimiz geldi. Yanımdakiler hemen pide yeme vaziyeti aldılar. Bundan sonra konuşmak yoktu. Ben de aldım pideyi başladım onlar gibi yemeye. İlk ısırdığımda ağzıma hamur geldi. İkinci, üçüncü ısırışlarımda tadına varmaya başladım. Pidenin ortasına geldiğimde ağzımda tarifi imkansız bir tat oluştu. İlk bakışta bir şeye benzetemediğim pide, esrarlı bir kutu gibi açıldıkça açılıyor ve beni büyülüyordu. Hiç konuşmayan ve sadece işini yapan gizemli bir usta ve hamurun içindeki gizli nefaset...’ 

(Not: İstanbul'a döndükten sonra, Evliya Çelebi'nin Seyahatname’sinin üç-dört cildini karıştırdım ama bu metni bulamadım!)

Biraz sonra pideler sökün etti. Çıtır çıtır pidelerden yükselen kokular aklımı başımdan aldı. Yedikçe, hamurla kıymanın birbirlerini nasıl bütünlediğini fark ettim. Kapalı pidenin içine saklanmış lezzetin tadına baktıkça, Hasan ustaya tebrik üstüne tebrik yağdırdım. 

BİTMEK BİLMEYEN YOL

Karnımız doymuş, mutlu, mesut bir vaziyette direksiyonu Devrek'e doğru kırdık. Kent bitti, orman başladı. Kavakların yaprakları limon sarısına boyandı. Dar yolun üstü, kızıl kahve yapraklardan bir örtüyle örtüldü. 45 kilometrelik kısa bir yoldu ama, biz bu mesafeyi üç saatte zor alabildik. Çünkü her virajdan sonra karşımıza başka bir tablo çıkıyordu. Sonbaharın son ışıkları, yapraklarla oynaşıp duruyordu. Çevreye renkli bir sessizlik hakimdi. Üzerinde yaprakların yelken açtığı küçük dereler, ırmaklara kavuşmanın heyecanı ile şırıl şırıl akıp duruyorlardı. Bacalardan yükselen beyaz dumanların taşıdığı odun kokusu insanın içini ürpertiyordu. Çünkü ben ne zaman havada odun kokusu koklasam üşürüm. Aklıma ıslak, soğuk günler üşüşür.

Foto safari düşkünlerine, Karadeniz Ereğlisi'nden Devrek'e doğru uzanan bu muhteşem yolu hararetle öneririm. Tabii doğru mevsimde gidilmesi kaydıyla. Yani kasımın ikinci yarısında, en geç aralık başında. Mesafe olarak kısa ama bitmek bilmeyen bu yola giderseniz, yanınıza bol bol film almayı ihmal etmeyin. 

Döne dolaşa, gözlerimizdeki çirkin kent görüntülerini yıkaya yıkaya üç saat sonra Devrek'e vardık. İlçeye önce bir tepeden merhaba dedik. Devrek, Filyos Irmağı'nın iki yanında uzayıp giden kent görünümlü bir ilçeydi.

DEVREK'İN SİMGESİ

Zeki'nin önerisine uyup, karanlık basmadan yatacak bir yer telaşına düştük. Sorduk soruşturduk, Ankara Asfaltı üstündeki Çınar Oteli'nde (372-556 2115) karar kıldık. Temiz, eli yüzü düzgün bir oteldi. Eşyaları odalara bıraktıktan sonra, yarı karanlıkta Devrek'i tanımaya çalıştık. Önce meydana giden yolun üstündeki Bastoncular Çarşısı'na uğradık. Yan yana sıralanmış küçük dükkanlarda ustaları, birbirinden güzel bastonları yaparken seyrettik.

Meydana geldiğimizde hava kararmaya yüz tutmuştu. Meydandaki parka, ilçenin simgesi olan baston heykeli dikilmişti. Meydanın çevresine sıralanan çeşitli mağazalar, dükkanlar yavaş yavaş kepenklerini indiriyorlardı. 

Kepenkler inince etraf ıssızlaştı. Devrek tüm Anadolu'da olduğu gibi erkenden evine çekildi. Biz de otele döndük. Restoranda bizden başka kimsecikler yoktu. Önden Bolulu aşçının yaptığı mantar çorbasını içtik, ardından köy tavuğu ile hazırlanmış kebabı yedik. Aslında her yerde olduğu gibi burada da yerel tatları tatmak istedim ama, hiç bir yerde bulamayacağımı öğrendim. Halbuki kitaplığımdaki kaynaklardan buranın yemeklerini okumuş, ağzımı sulandırmıştım. Buraya gelirken beyaz baklavanın, mısır unuyla yapılan malayın, cevizli gömecin, pastırmalı kabalağın, mısır çorbasının, etli yaprak sarmasının, uğmaç çorbasının, mancar yemeğinin tadına bakacağımı düşleyip heyecanlanmıştım.

Yemekten sonra otelin müdüriyet odasında Devrek konulu bir sohbete daldık. Devrek'te 

-tüm Anadolu'da- gece erken bitti. İstanbul'un yemek saatinde biz odalarımıza çekilip, bedenimizi uykuya teslim ettik.

BASTONUN SIRRI

Ertesi gün erkenden, Cumhuriyet Meydanı'na açılan dar bir sokaktaki ünlü bastoncu Münteka Çelebi'nin dükkanına gittik. Hukuk okumasına rağmen babasının mesleğini tercih eden Rüştü Çelebi'ye Devrek bastonunu sorduk. O, en iyi bastonun Devrek ve civarında yetişen kızılcık ağacından yapıldığını söyledi. Bu yöredeki ağaçların daha esnek olduğunu, o yüzden de bastonun kolay kolay kırılmadığını belirtti. Aslında çevrede yetişen akçaağaç, döngel, yemişken, ceviz ve yabani gülden de baston yapıldığını, ama hiçbirinin kızılcığın yerini tutamadığını sözlerine ekledi.

Ustanın tavsiyesine uyarak, gövdesine iki yılan sarılmış, kezzapla boyanmış bir baston satın aldım. Gelecek yıllarda belki lazım olur diye, şimdilik kitaplığımın kapısına astım.

Devrek'ten direksiyonu Yedigöller'e doğru kırdık. Karşımıza yine 'rengarenk' bir doğa çıktı. Doğa sanki bir şenliğe gidecekmiş gibi, süslenmiş, boyanmış, takmış takıştırmıştı. Halbuki birkaç hafta sonra kış gelecek -ki geldi- bütün renklerini çıkartacak, yapraklarını soyunacak, çırılçıplak kalacaktı. Soğuk rüzgarlardan korunmak için, beyaz karlarla örtünecekti.

YAPRAKLARDAN HALI

Yedigöller'e tırmanan yol hálá bozuktu. Ama sunduğu görüntüler öylesine muhteşemdi ki, insanın gözü çukurları, taşları, virajları görmüyordu. Bazen yolun sağına, bazen soluna düşen deli ırmağın çağıltısı bütün diğer sesleri bastırıyordu. Ağaçların dibi kızıl kahverengi yapraklardan bir halı ile kaplanmıştı. Bir karış toprak görmek imkansızdı. Göller ağaçların yansıması ile rengarenk bir tuvale dönüşmüştü. 

Dönüşte zirvede kar yolları tutmuştu. Buzları yara yara Yedigöller'in en tepesine çıktık. Aşağıdaki renkli vadilere bir de kartal bakışı fırlattık. Sonbaharı yolcu edip, kışa merhaba demek için bir acele İstanbul'a döndük. Bu rotayı bir kenara yazmanızı öneririm. Önce ilkbaharda doğanın uyanışını seyretmek, sonra da sonbaharı renk cümbüşü içinde uğurlamak için en doğru rotalardan biri.

DÜZELTME

Geçen haftaki yazımda, arşivimdeki bir karışıklık nedeniyle Sultan Hanı'nın yerine Doğu Beyazıt'taki İshak Paşa Sarayı'nın fotoğrafı kullanılmıştır. Bu yanlışlık nedeniyle okurlarımdan özür dilerim.

Mehmet YAŞIN                                                                      TARİH : 14.12.2003

Devamını oku

Sabah Gazetesi "Baba mesleği uğruna Avukatlığı bırakıp bastoncu oldu"

Devrek'te Baston imalatı ile uğraşan 15 kadar atölye var, bunlardan birinin başında bulunan Rüştü Çelebi, akciğer kanserinden vefat eden babası Münteka Çelebi'ye verdiği söz üzerine asıl mesleği avukatlığı bırakarak baba mesleğine başlamış.

 

Münteka Çelebi Devrek'in en ünlü bastoncu ustalarından Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Rauf Denktaş, Derviş Eroğlu ve Uğur Mumcu gibi bir çok şahsiyete bastonları hediye edilen Münteka Çelebi'nin ölmeden önceki tek dileği atölyesinin kapanmamasıymış.

Münteka Çelebi'nin dört çocuğundan biri halen Hatay Ağır Ceza Hakimi Mahmut Çelebi diğeri de yine İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu Rüştü Çelebi. Babasının ölümünden sonra vasiyetini kendisinin yerine getirmesi gerektiğine inanan Rüştü Çelebi, stajını tamamladıktan sonra avukatlık yerine baba mesleği bastonculuk yapmaya karar vermiş. Üç ve beş yaşlarında iki çocuğu bulunan Rüştü Çelebi oğlunun da isterse bu mesleğe devam edebileceğini belirtirken bu mesleğe başlayanların bir daha bırakamayacağını söylüyor.

 

Esas para kaynağının bastonculuktan önce kuyumculuk olduğunu belirten Rüştü Çelebi babasının atölyesinin kapanmaması için kazancının büyük bir bölümünü bu işe ayırmış. Çelebi, "Babama sözüm vardı. Bu mesleğe giren bir daha çıkamaz. Bu ruhu yakaladığında buraya mahkum oluyorsun. İki çırağım var. Altı ay içinde iki insan yarattım. Bu beni çok mutlu ediyor. Bundan sanra avukatlık yapmayı düşünmüyorum" diye konuşuyor şimdi.

 

Devrek'te Münteka Çelebi'nin atölyesinin girişinde göze çarpan "Çırak ustasını geçmezse sanatçı olmaz, zenaatçı kalır" sözü Rüştü Çelebi'nin de babasını geçmek istediğini anlatır gibi. Ayrıca duvarları süsleyen ünlülerin bastonlu resimleri de atölyenin içinde dikkat çekiyor. Rüştü Çelebi, babasının "Oğlum, Ben çok ağır yükler taşıdım, borçtan ağırını bilmedim. İyi yemekler yiyip insanlarla hoşça vakitler geçirdim, afiyet ve ibadetten güzelini görmedim. Nice sıkıntılar çektim, muhtaç olmaktan acısını bilmedim. Dünya güzellerini gördüm, sanattan daha güzelini görmedim" özlü sözünü de atölyenin en baş köşesine koymuş.

 

Devrek'te bastonculuğun 1. Dünya Savaşı döneminde başladığını hatırlatan Rüştü Çelebi, "Mısır'da İngilizlere esir düşen bir Devrekli İngiliz asillerinde gördüğü bastonlardan esinlenerek esaretten kurtulduktan sonra Derek'e dönüp baston imalatına başladı ve bu meslek daha sonraları bütün Devrek'e yayıldı" diyerek bastonun tarihçesini de kısaca anlattıktan sonra sözü Devrek'te bastonculuğun gelişmesine getiriyor.

 

İhracata yetiştiremedikleri için sadece hediyelik olarak baston satabildiklerini belirten Rüştü Çelebi, yurdun çeşitli yerlerinde ve hatta Devrek'te bile sahte baston imal edip satanların bulunduğundan yakınıyor ve gerçek Devrek bastonları için ipuçları veriyor.

 

Devrek'te bolca bulunan kızılcık ağaçları iyi bir baston için ideal ağaçlardır. Ancak her mevsimde kesilmemesi gerekir. Aralık ve Ocak ayları bastonluk ağaç için en iyi dönemdir. Diğer aylarda kesilen ağaçların kurtlanma riski yüksek. Kesilen kızılcık ağaçları bir yıl kapalı mekanda bekletildikten sonra atölyede düzeltilir ve tornada kabuğu soyulur. Paketler halinde bağlandıktan sonra 3-4 ay daha bekletildikten sonra işlem başlar ve sap takılır. Törpü ve eğe yardımıyla bastona şekil verilir. Bastonda önemli olan budak bulunmamasıdır. Şekil verilirken yılan ve kuyruk kısmının uyumlu olması gerekir. En önemlisi de yerle temas eden uç kısmında manda boynuzunun takılı olması gerekiyor. Devrek bastonlarında renk vermek için boya yerine kezzap kullanılır.

 

Üzerindeki işçiliğe göre Devrek bastonları 5 milyondan başlayan fiyatlarla satılıyor. Süs için yapılan minyatür bastonlar ise 2 milyona alıcı buluyor. Devrek'te 15 atölyenin yanısıra ağaç kesimi ve satış işleriyle uğraşan yaklaşık 100 aile geçimini bu işten sağlıyor. Her yıl Temmuz'un üçüncü haftasında da Devrek'te baston festivali yapılıyor. Rüştü Çelebi, kızılcık ağacının sanayi ağacı olmadığını hatırlatarak Devrek bastonlarının ülke ormanlarına hiçbir zararı olmadığını ve sadece vernik ve tutkal masrafları olduğunu da hatırlatmadan edemiyor.

ERHAN DOĞAN                                   PAZARTESİ 05 NİSAN 1999

Devamını oku

Günaydın Gazetesi "20 Milyara Baston var"

Bastonları dünyaca ünlü ilçemiz Devrek'in ustaları, yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Üstüne her türlü motifin işlendiği bastonlar, gümüş, sedef veya deri gibi malzemelerle kaplandığı gibi futbol takımlarının rengine de boyanabiliyor. İşçiliği ve yapımı hüner isteyen bastonların altından olanı bile var. Devrekli baston ustalarından Rüştü Çelebi, müşterilerin isteğini üzerine takım renklerine göre de baston ürettiklerini belirterek, dünyada ve Türkiye'de, neredeyse bastonlarının hediye edilmediği ünlü kalmadığını ifade etti. Çelebi, bakanlıktan çok sipariş aldıklarını söyleyerek, "Rahmetli Turgut Özal ve Vehbi Koç bizim bastonlarımızı kullanıyordu" dedi. İdeal baston boyunun, bastonu tutarken omuz kalkmadan dirseğin 15 derece açı yapması ile hesaplanacağını söyleyen Çelebi, fiyatların 19 milyondan 20 milyara kadar çıktığını kaydetti.

 

  Günaydın Gazetesi                                    Tarih :    18 03 2004

M.Pınar MERCAN / MERKEZ      

Devamını oku

Zaman Gazetesi;Baba mesleği bastonculuk için avukatlığı bıraktı

Baba mesleği bastonculuk için avukatlığı bıraktı  
Rüştü Çelebi, Devrek'te dünyanın en güzel bastonlarını üretiyor.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1992 yılında mezun oldu. Yıllardır avukat olmanın hayalini kuruyordu.
 
 
 

Stajını tamamladı ve mesleğe adım attı. Tahmininden çok para kazanıyordu; ancak gün geldi ve bir meslek tercihi yapması gerekti. O adliyenin soğuk koridorlarını ve 'rahat parayı' bırakıp, baba mesleği bastonculuğu seçti. Rüştü Çelebi (45), şimdi Zonguldak'ın Devrek ilçesinde 'dünyanın en güzel' bastonlarını üretiyor.

Devrek ilçesinde bastonculuğun tarihi 1800'lü yılların sonlarına kadar uzanır. 1950'lere gelindiğinde sağlamlığı, kendine özgü tarzı ve farklı tasarımlarıyla Türkiye'de isim yapan Devrek bastonu için festivaller düzenlenmeye başlar. Ancak Devrek bastonu da zamanla teknolojiye yenik düşer. Baston ustası sayısı her geçen yıl daha da azalır. Özellikle son 20 yılda hızla gelişen teknoloji, ustaların sayısının da elle sayılacak kadar azalmasına neden oluyor. Ucuz Çin bastonları da zaten zor ayakta duran sektörün belini büker. Vatandaş, Devrek bastonuna 20-30 YTL vermek yerine 5 YTL'ye Çin bastonu almayı tercih eder. Ancak her şeye rağmen bugün bastonculuğun yaşaması için çaba sarf edenler de var. Devrekli Rüştü Çelebi de bunlardan biri. Yıllarını bu mesleğe veren Çelebi'nin asıl işi avukatlık. Hukuk fakültesinden mezun oluyor; ancak o avukatlık yerine babasının mesleğini sürdürme kararı alıyor. Çelebi, kararının sebebini şöyle anlatıyor: "Babam vefat ettikten sonra adliye koridorlarında koşuşturmaktansa, sanatını devam ettirme kararı aldım. Avukatlıkta para kazanıyordum; ama bastonculukta dost kazanıyorum. Bastonculuk, sabır ve özveri isteyen bir iş. Baston sadece 'odun parçası' değildir. O yaşatılması gereken bir kültürdür. Kültürümüzü geleceğe taşımak istedim. Onun yok olmasına gönlüm razı olmadı. Pişman değilim. Çocuklarıma da öğretiyorum. Oğlumun bu işi yapmasını istiyorum."

Devrek bastonu 1 yılda yapılıyor

Devrek bastonlarının yapımı, bilgi ve becerinin yanı sıra sabır istiyor. Öncelikle esnek bir ağaç olan kızılcık ağacı kesilir, aralık ve şubat aylarında suyu çekilen kızılcığın dalları ayıklanır ve parçalar bir yıl bekletilir. Ekmek fırınlarında eğrilikleri düzeltilen dallar tornadan geçirilir ve verilecek şekil belirlenir. Testere ile üzerinde yivler açılır, bir eğeyle sistire, zımpara işlemleri yapılarak desen ve figürler ortaya çıkarılır.

 

Abdullah Karabacak, Murat Onur; Zonguldak

Devamını oku

İngiltere Veliaht Prensine Devrek Bastonu Hediye Edildi

İngiltere Veliaht Prensine Devrek Bastonu Hediye Edildi

 

Zonguldak'ın Devrek İlçesinden, İngiltere Veliaht Prensi Charles'a Devrek Bastonu Hediye Edildi.

 
Zonguldak'ın Devrek ilçesinden, İngiltere Veliaht Prensi Charles'a Devrek Bastonu hediye edildi. 

Ekonomi Üniversitesi Vakfı'nın davetlisi olarak İzmir'e gelen Prens Charles'a vakıf yöneticileri tarafından Devrek Bastonu hediye edildi. Vakıf Mütevelli Heyeti, Prens Charles'a Türkiye'den verilecek hediyeler arasına Devrek bastonunu da ilave etti. 

Çelebi Bastonculuk tarafından imal edilen bastonla ilgili bilgi veren Rüştü Çelebi, "Vakıf yetkilileri firmamızla irtibata geçerek sayın prense hediye edilmek üzere baston yapmamızı istedi. Biz de imalatçı firma olarak tamamen el işçiliği olan bastonu hazırlayıp yetkililere teslim ettik" dedi. 

Bundan yıllar önce de yine Devrek'ten temin edilen imalatını babası Münteka Çelebi'nin yaptığı bastonun İngiltere Kraliçesi Elizabeth'e dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından hediye edildiğini söyleyen Rüştü Çelebi, son yaptıkları bastonun bin 975 YTL değerinde olduğunu sözlerine ekledi. 
Devamını oku

SANAL ALIŞVERİŞ GÜVENLİĞİ

Değerli Müşterimiz,
Online alışverişte '3D Secure' güvenliği konusunda MasterCard ve Visa tarafından  yapılan çalışmalarla birlikte Axess ile internet üzerinden yapılan alışverişlerde daha güvenli bir ortam sağlayan 3D Secure hizmetini kart sahiplerimize ve siz  üye işyerlerimize sunuyoruz.
3D Secure, kart sahibinin internet ortamında alışverişi sırasında ekstra güvenlik sağlayan, banka ve kart sahibi arasında oluşturulan bir güvenlik ortamıdır. Bu yeni uygulama sayesinde, kart sahibi sisteme kişisel bilgilerini girerek kaydolabilecek, kendi belirleyeceği şifre ve kişisel mesaj ile internet ortamında kartının yetkisi dışında kullanımını engelleyebilecektir.
Sistemin Visa kredi kartları kullanımı için hazırlanan uygulamasına "Verified By Visa", Mastercard kredi kartları kullanımı için hazırlanan uygulamasına ise "SecureCode" isimleri verilmektedir.  3D Secure sistemini destekleyen firmaların web sayfalarına Visa ve Mastercard'ın aşağıdaki logolarını koymaları gerekmektedir.  
Ayrıca BKM tarafından 3D Secure uygulamasının bilinirlik ve kullanımının arttırılmasına yönelik olarak hazırlamış olduğu www.bkm.com.tr/sanal_alisveris.html web sayfasına link verilmesi
faydalı olacaktır. Aşağıdaki 3D Secure logolarının da bu hizmeti veren üye işyerlerimizin web sayfasında yer alması gerekmektedir.

Aralık 2004 tarihi itibariyle Axess kart sahiplerine 3D Secure hizmeti sunulmaya başlanmış olup,
siz üye işyerlerimizin 3D Secure sistemine dahil olması ile birlikte, kart sahipleri sitenizden daha güvenli alışveriş yapabilecek, sizler ise gelecek itirazlarda daha az risk taşıyacaksınız.
Üye işyeri olarak bu sisteme dahil olmanız halinde firmanıza sağlayacağı kazançlar:
1.       E-ticaret işlemlerinde müşterinin 'Ben yapmadım' diyerek itiraz ettiği işlemler için sorumluluğunuz minimuma inmektedir. Dolayısıyla bu işlemlerden doğan zararlar üye işyerinizden tahsil edilmeyecektir.
2.       Daha garantili online ödeme yapılmasına olanak sağlanacaktır.
3.       Yapılan sanal işlemler için güven ortamını oluşturulacaktır.
4.       Sağladığı güvenlik, online alışverişi teşvik edecektir.
5.       Sanal POS çalışma şartlarınızda (bloke/komisyon) avantajlı fiyatlama,
Devamını oku

habergunebakis.com

Devrek Bastoncusu Rüştü Çelebi: ?Her baston tektir?
   

Tarih : 05.06.2009 - 23:53:22


Devrek Bastoncusu Rüştü Çelebi: “Her baston tektir”

 
 
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
     Devrek; Zonguldak ilinin Ankara-Zonguldak devlet karayolu üzerinde bulunan ve içinden Devrek Çayının geçtiği, yeşiller diyarı şirin bir ilçesidir. Devrek denilince akla Devrek bastonu gelir. Devrek’te baston elde yapılıyor. Yapılan bir baston diğerine benzemiyor. Devrek bastoncusu Rüştü Çelebi ; “Gerçek bir Devrek bastonuna sahip olan insan dünyada tek bir şeye sahip olan insandır.“Diyor. Devrek’te bastonda imalatını başlatan rahmetli Münteka Çelebi Türkiye’de birçok ünlüye baston hediye etmiş. Çelebi bastonları iş yerinde birçok ünlünün hatıra fotoğrafları ve Münteka Çelebi ustanın özel koleksiyonu dikkat çekmektedir. Münteka Çelebi ustanın oğullarına nasihat anlamındaki şu veciz sözleri ne kadar manidardır. “Oğlum; Ben ağır yükler taşıdım; Borçtan ağırını bilmedim. İyi yemekler yiyip, insanlar ile boşça vakitler geçirdim. Afiyet ve ibadetten güzelinin bilmedim. Nice sıkıntılar çektim. Muhtaç olmaktan acısını bilmedim. Dünya güzellerini gördüm. Sanattan güzelini bilmedim.” Devrek Çelebi Bastonları imalathane sahibi Rüştü Çelebi, Devrek bastonu yapımı konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;    
Devrek bastonu kızılcık ağacının dalından yapılır
    “Devrek bastonu kızılcık ağacının dalından yapılır. Kızılcık ağacının özelliği ise lifleri kökten başlar ve dalın ucuna kadar sürekli devam eder. Bu ağaç kırılmaya dayanıklı esnek ağaçlardandır. Kasım-Şubat aylarında kesimi yapılan kızılcık ağacı dalları bir yıl boyunca üstü kapalı ve havadar bir muhafaza edilir. Bir yılın sonunda düzeltme tahtası dediğimiz ve üzerinde bir delik bulunan kalasta esnetilerek düzeltilir. Düzelttikten sonra tek olarak kullandığımız tornada kabuğu alınacak ve merkezleyecek şekilde çekeriz.
Manda boynuzu hijyenik bir organdır
     Kabuğunu aldığımız dalı üç ay olmak üzere bir kere daha saklamada tutarız. Üç aydan sonra sapını ve manda boynuzundan yapılan alt korumacı takarız. Manda boynuzunun özelliği ise hijyenik bir organdır, mikrop kabul etmeyen, sokaktaki bir mikrobu eve taşımayan organdır. Daha sonra nasıl baston yapılır ona karar veririz. Devrek’in özel klasik ve iptidai olan yılanlı baston yapılacak ise balıksırtı törpüyle yılanın yuvası yapılır. Yılan deseni çıktıktan sonra törpü ile bastonun manda boynuzuyla bastonun eşitliğini sağlamaktır. Törpüden sonra balıksırtı ve düz eye ile devam edilir. Eyenin görevi ise motifin belirginleşmesinin sağlamak ve törpünün dişisini çelik parçası ile eyenin izleri yok edilir. Daha sonra 80 numaralı zımparadan başlar.80.180.200.400 ve 600 numaralı zımparayla son zımpara yapılır.
Renk verici maddemiz kezzaptır
     Son zımpara yapıldıktan sonra renk verici madde olarak boya kullanamıyoruz. Renk verici maddemiz ise kezzaptır. Kezzabı bastona sürer, sürdükten sonra 3 gün beklersek, kendiliğinden rengini alır. Kezzabın tek görevi renk vermek değildir. Bazen de ağaç kurdu gibi canlıları bastondan uzak tutmayı sağlar. Kezzap rengini aldıktan sonra 400 ve 600 numaralı zımparayla, tekrar zımparalar boyahaneye ve vernik yapmaya yollarız. Ana modelimiz çıkmıştır. İki modelimiz ise oyma bastonlardır. Bu sefer bastonumuzu düz törpü ile törpüler, eye, sistire, zımpara aşamasından sonra bu sefer renk verici madde olarak toz boya kullanıyoruz. Toz boyanın özelliği ise eriticisinin içine az miktarda koyduğumuzda, açık pembe miktarda çoğalttığımızda kademe olarak kırmızı bordo, en son ise siyah elde ederiz. Hangi rengi kullanacaksak, o rengi elde eder, bastona sürüp dişçilerin kullanmış olduğu asma motor ile istersek resim yapar, istersek motif çizeriz. Devrek bastonlarının hepsi bu iki teknik ile yapılır. Bu iki tekniğini birleşmesi ve kaynaşması ile dünyadaki bastonlardan farkı ise ağacından kaynaklanarak ne kadar incelirse incelsin, baston kullanılır. İkinci ana farkı ise tamamen elde yapıldığından, dolayısıyla aynı bastondan yapma şansımız yoktur. Her baston tektir. Bu şöyle ifade edilebilir. Gerçek bir Devrek bastonuna sahip olan insan, dünyada tek bir şeye sahip insandır.”   
 
Devamını oku

Hürriyet

Yılmaz’ın bastonu

Cengiz SEMERCİOĞLU
10.07.2008

Halı sahada top oynarken ayağını kıran Yılmaz Erdoğan’ın ayağı alçıda, bir süredir baston yardımıyla yürüyor, dikkat ettiniz mi bilmiyorum, elindeki baston çok şık.

Merak ettim sordum nereden aldığını, Devrek’tenmiş...

Boşuna dememiş Münteka Çelebi, "Baston her yerde bastondur, üzerinde sanat eseri varsa o Devrek Bastonu’dur" diye.

Münteka Çelebi, Devrek’in en ünlü baston ustası olarak dört yıl önce vefat etti.

Hayattayken Kenan Evren’den, Turgut Özal’a; Süleyman Demirel’den, Erdal İnönü’ye; Rauf Denktaş’tan Uğur Mumcu’ya kadar pek çok ünlüye baston yaptı. Şimdi mesleğini oğulları sürdürüyor.

Devrek’te bastonculuğun başlaması ise 1. Dünya Savaşı yıllarına dayanıyor.

Mısır’da İngilizlere esir düşen bir Devrekli, İngiliz asillerinde gördüğü bastonları esaretten döndükten sonra Devrek’te üretmeye başlıyor ve kısa sürede bu meslek bütün Devrek’e yayılıyor.

Sonraki yıllarda Devrek’in bastonları dünya çapında üne kavuşuyor.

Yılmaz’ın elindeki baston da öyle bir kültürün izlerini taşıyor işte...
Devamını oku

TÜRKTOB

Devrek Bastonu E-ihracatla Dünyaya Açılacak

 

ANKARA (CİHAN)- Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinen bastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor.

Yurt dışında sanat eseri olarak kabul edilen ve her bastonun birbirine benzememesiyle ünlenen bastonlara e-ihracat por...

 
 
 
ANKARA (CİHAN)- Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinen bastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor.

Yurt dışında sanat eseri olarak kabul edilen ve her bastonun birbirine benzememesiyle ünlenen bastonlara e-ihracat portalı turkishexporter.net'e talep yağıyor. Ünü Türkiye sınırlarını aşan Devrek bastonunun az sayıdaki üreticilerinden Çelebi Bastonculuk'un firma sahibi Rüştü Çelebi, bu kültürel mirasın dünyada tanıtımı ve ihracatı için e-ihracat çalışmalarına başladıklarını söyledi. Türkiye'nin tek ihracat portalinde bastonların tanıtımlarının yapılmasıyla birlikte ciddi talepler aldıklarını ifade eden Çelebi, "Bu sanatı ayakta tutmaya ve dünya pazarında hak ettiği yeri almasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun içinde farklı yöntemler deniyoruz. Bunlardan sonuncusu e-ihracata girmek oldu. Ve daha ilk haftada çok ciddi miktarda talepler aldık." dedi. CİHAN
 
21 Ekim 2011, Cuma 11:30
Devamını oku

MEMURLAR.BİZ

Devrek bastonu e-ihracatla dünyaya açılacak

 

Haber Resmi
 
Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor. Özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinen bastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor. Çelebi Bastonculuk’un firma sahibi Rüştü Çelebi, bu kültürel mirasın dünyada tanıtımı ve ihracatı için e-ihracat çalışmalarına başladıklarını söyledi. ANKARA (CİHAN)- Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinen bastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor.

Yurt dışında sanat eseri olarak kabul edilen ve her bastonun birbirine benzememesiyle ünlenen bastonlara e-ihracat portalı turkishexporter.net’e talep yağıyor. Ünü Türkiye sınırlarını aşan Devrek bastonunun az sayıdaki üreticilerinden Çelebi Bastonculuk’un firma sahibi Rüştü Çelebi, bu kültürel mirasın dünyada tanıtımı ve ihracatı için e-ihracat çalışmalarına başladıklarını söyledi. Türkiye’nin tek ihracat portalinde bastonların tanıtımlarının yapılmasıyla birlikte ciddi talepler aldıklarını ifade eden Çelebi, "Bu sanatı ayakta tutmaya ve dünya pazarında hak ettiği yeri almasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun içinde farklı yöntemler deniyoruz. Bunlardan sonuncusu e-ihracata girmek oldu. Ve daha ilk haftada çok ciddi miktarda talepler aldık." dedi. CİHAN 
Devamını oku

Milli Gazete

Devrek bastonu e-tiracatle dünyaya açılacak

21 EKİM 2011
CUM 11:45

 

ANKARA - Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinen bastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor.

  • Devrek bastonu e-ihracatla dünyaya açılacak -

Yurt dışında sanat eseri olarak kabul edilen ve her bastonun birbirine benzememesiyle ünlenen bastonlara e-ihracat portalı turkishexporter.net'e talep yağıyor. Ünü Türkiye sınırlarını aşan Devrek bastonunun az sayıdaki üreticilerinden Çelebi Bastonculuk'un firma sahibi Rüştü Çelebi, bu kültürel mirasın dünyada tanıtımı ve ihracatı için e-ihracat çalışmalarına başladıklarını söyledi. Türkiye'nin tek ihracat portalinde bastonların tanıtımlarının yapılmasıyla birlikte ciddi talepler aldıklarını ifade eden Çelebi, "Bu sanatı ayakta tutmaya ve dünya pazarında hak ettiği yeri almasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun içinde farklı yöntemler deniyoruz. Bunlardan sonuncusu e-ihracata girmek oldu. Ve daha ilk haftada çok ciddi miktarda talepler aldık." dedi.

Devamını oku

Haber Türk

Devrek bastonu e-ihracatle dünyaya açılacak

21 Ekim 2011, 3:20 - Cuma 
Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor.Zonguldak'ın Devrek ilçesinde özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinenbastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor.

Yurt dışında sanat eseri olarak kabul edilen ve her bastonun birbirine benzememesiyle ünlenen bastonlara e-ihracat portalı turkishexporter.net’e talep yağıyor. Ünü Türkiye sınırlarını aşan Devrek bastonunun az sayıdakiüreticilerinden Çelebi Bastonculuk’un firma sahibi Rüştü Çelebi, bu kültürel mirasın dünyada tanıtımı ve ihracatı içine-ihracat çalışmalarına başladıklarını söyledi. Türkiye’nin tek ihracat portalinde bastonların tanıtımlarının yapılmasıylabirlikte ciddi talepler aldıklarını ifade eden Çelebi, "Bu sanatı ayakta tutmaya ve dünya pazarında hak ettiği yerialmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun içinde farklı yöntemler deniyoruz. Bunlardan sonuncusu e-ihracata girmekoldu. Ve daha ilk haftada çok ciddi miktarda talepler aldık." dedi. 
Devamını oku

HEDEF DERGİSİ

  
YAŞAMA KÜLTÜRÜ
 

 

BİR AĞAÇ DALININ ÖYKÜSÜ

 
Devrek Bastonu
 

 

Yazı ve fotoğraflar
YELDA BALER
yeldabaler@superonline.com

 

Yolum bu kez Karadeniz kıyısında küçük bir ilçeye çevrili… Devrek’e gidiyorum. Babadan oğula, ustadan çırağa geçen bir sanatın festivalini yaşayacağım Devreklilerle birlikte.

 Güneşin kolları gücünü kaybettiği saatlerde, yemyeşil dağ yollarından geçerek varıyorum Devrek’e. 18. Devrek Baston ve Kültür Festivali’nin coşkusu ve kalabalığı her yerde. Söyleşiler, Sergiler, Konserler… Festival komitesi çalışanları, Belediye çalışanları ve Belediye Başkanı Nadir Saraç hepsi bir yerlerde çalışıyorlar. İlk uğrak yerim baston sergisinin açılışı. Devrekli ustalar en güzel eserlerini sergilemişler. Yabani gül, kayın, akça ağaç ya da kızılcıktan yapılmışları, sapları kemik, boynuz, gümüş ya da ağaçtan olanları, çiçek, burma, yılan, baklava desenlenlileri…Baston’un tarihi bizi taa Eski Mısır’a kadar götürmektedir. Sonbaharda gündönümü kutlamalarında ya bir baston savaşı ya da baston şenliği düzenlenirmiş. Baston, antik dönemde bilginlerin ve yaşlıların elinde resmedilmiş, eski Çin’de yeni yıla girerken kötü ruhları kovmak için

  kullanılmış. Din adamlarının elinde gücü temsil etmiş, Hz.Musa asası ile denizi yarıp açtığı yolda, İsrail oğullanırın geçişini sağlamış, dahası susuz dönemlerde kaynaklardan su çıkarmıştır.
Yüzyıllar boyu Türk topluluklarında da törenlerde tuğ denilen tüylü bir asa kullanılırmış.Yakut Türklerinde Şaman adayların kutsanması törenlerinde adayın eline at kılları ile süslenmiş bir tuğ verilirmiş. Bu asalar yine gücü temsil etmiş. Müslüman Türk Devletlerinde Dürbaş adı verilen saray hizmetlileri altın veya gümüş asalar kullanırlarmış. Osmanlılarda Divanda ve bayram törenlerinde kapıcıbaşılar ellerinde gümüşlü asalarıyla hizmet ederlermiş. Türklerde asayı bırakıp ilk kez baston kullanan kişi II Sultan Mahmut olmuş. II Abdülhamit döneminde ise baston dayanak olmaktan çıkmış, yaşlı ve genç tüm memurlar tarafından şıklık olsun diye kullanılmış.
Devrek, Batı Karadeniz Bölgesinde Safranbolu, Bartın, Ereğli, Bolu ve Gerede’nin arasında, kuzey ve güneyi dağlarla çevrili küçük bir ilçe. Bu bölgede yaşayan en eski topluluk Etiler olmuş. Daha sonra Pontus, Roma, Bizans İmparatorluklarını ve  Anadolu Selçuklularını topraklarında ağırlamış, Devrek. Orhan Bey tarafından da Osmanlı topraklarına katılmış. Bölgenin cografi yapısı koyun şeklini andırdıgı için, bu bölgeye ağzı yayık koyun anlamına gelen Devrek denilmiştir.

Yüzelli yıldan fazla zaman Devrek’te baston yapıldığına dair bilgiler bulunmakta. Bastonun sanat eseri olarak yapılması ve ”Devrek bastonu”olarak ün kazanması, Marangoz Ali Ziya Efendi’nin askerlik yıllarında gittiği Mısır’dan dönmesi ile başlar. Marangoz ustası askerde İngiliz subaylarının ve asillerinin bastonlarını, şemsiyelerini onarmakla görevlendirilmiş. Baston, şemsiye sapı ve pipo yapımını öğrenen Ali Ziya Efendi memleketine dönünce Devrek’te de gerçek anlamda bastonculuk başlamış. Zaman zaman zor dönemler geçiren ve yıllar sonra yok olmaya yüz tutan Devrek bastonculuğunun gelişmesinde adı unutulmayan iki usta daha var. Fehmi Işık ve Münteka Çelebi. Bu işe gönül vererek yaptıkları çalışmalar, kurdukları atelyeler Devrek Bastonlarının varlığını sürdürmesini sağlıyor.
Devrek bastonunun yapımına gelince… Bu işin tekniğini ve inceliklerini öğrenmek içinde Rüştü Çelebi’nin atelyesine gidiyorum. Babası Münteka Çelebi’nin öğütleri ve öğrettiği tekniklerle var gücüyle çalışıyor.

Baston yapımında öncelikle kızılcık olmak üzere akça ağaç, yemişken, ceviz, yabani gül, kayın, çınar, ak gürgen ve tik ağacı kullanılmakta. Ağaçların kesimi genellikle sonbaharda ya da ocak ayında yapılıyor.
 

YAŞAMA KÜLTÜRÜ
 
   
 temizlenir ve törpülenerek bastonun eğri kısımları tamamen düzeltilir. Bu durumda da yaklaşık bir ay bekleyen dal, yapılacak modele göre törpü yardımıyla şekillendirilir. Zımparalanan yüzeylere oyma bıçakları ve dişçi tornası ile desenler çizilir. Asıl ustalık bastonun sap kısmında gerekiyor. Çınar, ceviz, kemik, boynuz, gümüş, mücevher, sedef  kaplamalı, yuvarlak saplı, hayvan motifli çeşitli saplar ustanın bütün becerisini sergilediği çalışmalardan oluşuyor.

 

Bastonların renklendirilme işlemi kezzap ve nikrit asitle gerçekleştirilir. Ağacın üzerine fırça ile sürülen kezzap 5-10 dakika bekledikden sonra aleve tutulunca kahve rengi elde edilir. Nitrik asitteki katkılara göre renk degişir. Renk degişimi yeşilden kahve rengiye kadar uzanır. Bazen renk vermesi için kezzabın içerisine demir, çinko, bakır gibi metal parçalar da atılır. Kezzapla renklendirilen ağaç kazınsa bile kezzabı emdiği için rengi bozulmuyor. Renklendirme işi bitince verniklenen bastonun uçları genellikle manda boynuzundan yapılır. Manda boynuzunun steril olması bastonun da sokaktaki mikrobu eve getirmesini önlüyor.
Bu sanatın varlığını sürdürmesinde Rüştü Çelebi’ye, Oktay Turan’a, Tansel Işık’a, Mürüvvet Okur’a, Birol Demir’e, Hikmet İncirci’ye ve adını bilmediğim diğer ustalara teşekkür edelim.
Devrek’te yaptığım bir güzel şeyden daha bahsetmeden geçemeyeceğim. Olağanüstü lezzetli yemekler yedim. Festival etkinliği olarak yapılan Devrek yemekleri sergisinde Hayatımın en güzel etli yaprak sarmasını ve cevizli eriştesini yedim.
Ne diyeyim. Gidin Devrek’e. Baston yapımını izleyin, baston alın ve mutlaka etli yaprak sarma yiyin.

 Meraklısına 
Çelebi Bastonları 0372 5563121

 
 
Devamını oku

STARGÜNDEM

Devrek bastonu e-ihracatla dünyaya açılacak
21/10/2011 11:04:54
Yazı Büyükliği: Decrease font Enlarge font Enlarge font
Devrek bastonu e-ihracatla dünyaya açılacak

Devrek bastonu e-ihracatla dünyaya açılacak

 

ANKARA (CİHAN)- Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor

 

 
ANKARA (CİHAN)- Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinen bastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor.

Yurt dışında sanat eseri olarak kabul edilen ve her bastonun birbirine benzememesiyle ünlenen bastonlara e-ihracat portalı turkishexporter.net’e talep yağıyor. Ünü Türkiye sınırlarını aşan Devrek bastonunun az sayıdaki üreticilerinden Çelebi Bastonculuk’un firma sahibi Rüştü Çelebi, bu kültürel mirasın dünyada tanıtımı ve ihracatı için e-ihracat çalışmalarına başladıklarını söyledi. Türkiye’nin tek ihracat portalinde bastonların tanıtımlarının yapılmasıyla birlikte ciddi talepler aldıklarını ifade eden Çelebi, "Bu sanatı ayakta tutmaya ve dünya pazarında hak ettiği yeri almasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun içinde farklı yöntemler deniyoruz. Bunlardan sonuncusu e-ihracata girmek oldu. Ve daha ilk haftada çok ciddi miktarda talepler aldık." dedi. CİHAN
Devamını oku

Time Türk

Devrek bastonu e-ihracatla dünyaya açılacak

Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinen bastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor.
 
21 Ekim 2011 Cuma - 08:03
 
 
Dünyaca ünlü Devrek bastonu kısıtlı sayıdaki dayakçı adı verilen ustaların elinden çıkıyor. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde özenle üretilen ve her birinin birbirine benzememesiyle bilinen bastonlar e-ihracat üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanıyor.

Yurt dışında sanat eseri olarak kabul edilen ve her bastonun birbirine benzememesiyle ünlenen bastonlara e-ihracat portalı turkishexporter.net'e talep yağıyor. Ünü Türkiye sınırlarını aşan Devrek bastonunun az sayıdaki üreticilerinden Çelebi Bastonculuk'un firma sahibi Rüştü Çelebi, bu kültürel mirasın dünyada tanıtımı ve ihracatı için e-ihracat çalışmalarına başladıklarını söyledi. Türkiye'nin tek ihracat portalinde bastonların tanıtımlarının yapılmasıyla birlikte ciddi talepler aldıklarını ifade eden Çelebi, "Bu sanatı ayakta tutmaya ve dünya pazarında hak ettiği yeri almasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun içinde farklı yöntemler deniyoruz. Bunlardan sonuncusu e-ihracata girmek oldu. Ve daha ilk haftada çok ciddi miktarda talepler aldık." dedi. 
Devamını oku

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.