Kategoriler
Münteka Çelebi Devrek'in en ünlü bastoncu ustalarından Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Rauf Denktaş, Derviş Eroğlu ve Uğur Mumcu gibi bir çok şahsiyete bastonları hediye edilen Münteka Çelebi'nin ölmeden önceki tek dileği atölyesinin kapanmamasıymış.
Münteka Çelebi'nin dört çocuğundan biri halen Hatay Ağır Ceza Hakimi Mahmut Çelebi diğeri de yine İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu Rüştü Çelebi. Babasının ölümünden sonra vasiyetini kendisinin yerine getirmesi gerektiğine inanan Rüştü Çelebi, stajını tamamladıktan sonra avukatlık yerine baba mesleği bastonculuk yapmaya karar vermiş. Üç ve beş yaşlarında iki çocuğu bulunan Rüştü Çelebi oğlunun da isterse bu mesleğe devam edebileceğini belirtirken bu mesleğe başlayanların bir daha bırakamayacağını söylüyor.
Esas para kaynağının bastonculuktan önce kuyumculuk olduğunu belirten Rüştü Çelebi babasının atölyesinin kapanmaması için kazancının büyük bir bölümünü bu işe ayırmış. Çelebi, "Babama sözüm vardı. Bu mesleğe giren bir daha çıkamaz. Bu ruhu yakaladığında buraya mahkum oluyorsun. İki çırağım var. Altı ay içinde iki insan yarattım. Bu beni çok mutlu ediyor. Bundan sanra avukatlık yapmayı düşünmüyorum" diye konuşuyor şimdi.
Devrek'te Münteka Çelebi'nin atölyesinin girişinde göze çarpan "Çırak ustasını geçmezse sanatçı olmaz, zenaatçı kalır" sözü Rüştü Çelebi'nin de babasını geçmek istediğini anlatır gibi. Ayrıca duvarları süsleyen ünlülerin bastonlu resimleri de atölyenin içinde dikkat çekiyor. Rüştü Çelebi, babasının "Oğlum, Ben çok ağır yükler taşıdım, borçtan ağırını bilmedim. İyi yemekler yiyip insanlarla hoşça vakitler geçirdim, afiyet ve ibadetten güzelini görmedim. Nice sıkıntılar çektim, muhtaç olmaktan acısını bilmedim. Dünya güzellerini gördüm, sanattan daha güzelini görmedim" özlü sözünü de atölyenin en baş köşesine koymuş.
Devrek'te bastonculuğun 1. Dünya Savaşı döneminde başladığını hatırlatan Rüştü Çelebi, "Mısır'da İngilizlere esir düşen bir Devrekli İngiliz asillerinde gördüğü bastonlardan esinlenerek esaretten kurtulduktan sonra Derek'e dönüp baston imalatına başladı ve bu meslek daha sonraları bütün Devrek'e yayıldı" diyerek bastonun tarihçesini de kısaca anlattıktan sonra sözü Devrek'te bastonculuğun gelişmesine getiriyor.
İhracata yetiştiremedikleri için sadece hediyelik olarak baston satabildiklerini belirten Rüştü Çelebi, yurdun çeşitli yerlerinde ve hatta Devrek'te bile sahte baston imal edip satanların bulunduğundan yakınıyor ve gerçek Devrek bastonları için ipuçları veriyor.
Devrek'te bolca bulunan kızılcık ağaçları iyi bir baston için ideal ağaçlardır. Ancak her mevsimde kesilmemesi gerekir. Aralık ve Ocak ayları bastonluk ağaç için en iyi dönemdir. Diğer aylarda kesilen ağaçların kurtlanma riski yüksek. Kesilen kızılcık ağaçları bir yıl kapalı mekanda bekletildikten sonra atölyede düzeltilir ve tornada kabuğu soyulur. Paketler halinde bağlandıktan sonra 3-4 ay daha bekletildikten sonra işlem başlar ve sap takılır. Törpü ve eğe yardımıyla bastona şekil verilir. Bastonda önemli olan budak bulunmamasıdır. Şekil verilirken yılan ve kuyruk kısmının uyumlu olması gerekir. En önemlisi de yerle temas eden uç kısmında manda boynuzunun takılı olması gerekiyor. Devrek bastonlarında renk vermek için boya yerine kezzap kullanılır.
Üzerindeki işçiliğe göre Devrek bastonları 5 milyondan başlayan fiyatlarla satılıyor. Süs için yapılan minyatür bastonlar ise 2 milyona alıcı buluyor. Devrek'te 15 atölyenin yanısıra ağaç kesimi ve satış işleriyle uğraşan yaklaşık 100 aile geçimini bu işten sağlıyor. Her yıl Temmuz'un üçüncü haftasında da Devrek'te baston festivali yapılıyor. Rüştü Çelebi, kızılcık ağacının sanayi ağacı olmadığını hatırlatarak Devrek bastonlarının ülke ormanlarına hiçbir zararı olmadığını ve sadece vernik ve tutkal masrafları olduğunu da hatırlatmadan edemiyor.
ERHAN DOĞAN PAZARTESİ 05 NİSAN 1999
5.2.2014
Diğer Haberler
PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.